Koç Holding, 21 Haziran 2006’da, 80. kuruluş yıldönümü münasebetiyle, Milli Eğitim Bakanlığı’nın işbirliği ve Vehbi Koç Vakfı’nın desteğiyle bir proje başlatmıştı. Kısa sürede mesleki eğitimde herkesin diline ve aklına yer edecek projenin başlığı “ Meslek Lisesi Memleket Meselesi” idi. “Mesleki-Teknik Eğitime Özendirme Programı” kapsamında gerçekleştirilen projenin amacı, “Olanakları kısıtlı, başarılı ilköğretim mezunu gençlerin sanayi, bilişim ve hizmet sektörüne eleman yetiştiren meslek liselerine girmelerinin desteklenmesi; staj olanağı sağlayarak, bilgi, beceri ve yeterliklerinin artırılması ve ekonominin ihtiyaç duyduğu nitelikli teknik elemanların yetiştirilmesi” olarak tanımlanmıştı. Projeyle, “mesleki-teknik eğitimin ülke ekonomisi açısından önemi konusunda toplumun her kesiminde farkındalık yaratmak; bu konuda önder olarak devlet ile iş dünyası arasında işbirliğinin tohumlarını atmak; kalifiye işgücünün yetiştirilmesine katkıda bulunarak gençleri meslek eğitimine özendirmek” hedeflenmişti.
Yapılan güzel çalışmalar ve yaratılan farkındalık gerçekten önemliydi. Ben de Endüstri Meslek Lisesi çıkışlı bir Mühendis olarak, bugün sizlere, gelinen noktadaki Teknik Eğitimin durumunu, Ağaç İşleri bakımından anlatmaya çalışacağım.
Seksenli yıllarda, Endüstri Meslek Lisesindeki eğitimler, diğer okullardaki eğitimlerden aşağı kalmaz, mezunları bizlerin de yaptığı gibi Fen lisesi öğrencilerinin tercih ettiği bölümlere girebilecek kadar başarı gösterebiliyor ve aldığı sınav sonuçlarına ek puan eklenerek üniversitelerin teknik bölümlerine gidebilmelerinin yolu açılıyorken, sonradan ne olduğu anlaşılmaz bir şekilde önce üniversiteye devam edeceklerden puan kesilmeye, sonra diğer okullar ile aynı katsayı ile çarpılmaya, şimdi ise yine eskiye dönülerek aynı branşın devamına gidecek öğrencilere ek puan eklenme cihetine gidildi. Yani yıllar sonra yanlıştan dönüldü ancak, bu hatalı kararlar, yıllar içinde öğrencilerin üniversiteye gidememesine sebep olmuş oldu.
Bölüm adları ise, önce “Ağaç İşleri” iken, önce “Mobilya Dekorasyon”a, sonra “Ahşap Teknolojisi”ne, daha sonra ise “Mobilya ve İç Mekan Tasarımı”na dönüştürüldü. Yani beğenmeyen bir el, hem içerikle hem de isimle oynamaya devam ediyor.
Bölüm içeriklerine gelirsek, önceki dönemlerde “Ahşap Doğrama Teknolojisi, İç Mekan ve Mobilya Teknolojisi, Mobilya İskeleti ve Döşemesi, Mobilya Süsleme Sanatları, Mobilya ve İç Mekan Ressamlığı” gibi alt dallara ayrılıyorken, gelinen süreçte sadece, “Mobilya İç Mekan Ressamlığı ve Mobilya Üretim Teknolojisi” gibi iki alanda eğitim verilmeye başlandı. Halbuki yukarıda saydığım 5 alt alan da, sektör düşünüldüğünde çok çok önemli alanlar. Bunlardan sadece ikisini eğitim planı içine alarak, bu konuda eğitim vereceğim demek, abesle iştigaldir ve sektöre teknik eleman yetiştirmesi beklenen kurumların boşa vakit geçirdiklerini gösterir.
Bu 5 önemli konudan özellikle bir tanesine dikkat çekmek istiyorum, “Mobilya İskeleti ve Döşemesi” konusu.
sektörü, el işçiliğinin yoğun kullanıldığı bir sektördür. Sadece üretimi değil, lojistiği, depolaması, montajı ve satış sonrası hizmetleri de çok önemlidir ve mesleği bilmeyen insanlar tarafından yapılması mümkün değildir. Yani mobilyayı bilmeyen, tanımayan elemanların taşıması dahi, uygun değildir. Konu bu kadar önemliyken, teknik okullardan döşemeli işler eğitimini çıkartırsanız, mahkemelerde ve Tüketici Hakem Heyetlerinde en çok şikayet alan döşemeli işler konusunun çözümüne değil, şikayetlerin artmasına ve Türk mobilyasının kalitesinin düşmesine sebep olursunuz. Bu konuda bir adım daha ileri gidersek, üniversitelerde dahi bu konuda doğru düzgün bir eğitim verilmediğini görürüz. Peki bu işlerle ilgilenmesi gereken yöneticilerimiz, niçin piyasanın yönünü, tüketici şikayetlerini, sektörün ve eğitim kurumlarının planlamasını yapmak yerine, bu gençlerin önünü kesmekle meşguller.
Son olarak teknik okullara bakış açımızın anlaşılır olması bakımından bir örnek daha vereyim. Önceki dönemlerde, başta Gazi Üniversitesi gibi köklü üniversitelerimiz olmak üzere, pek çok teknik eğitim fakültelerinde endüstri meslek liselerinde görev yapacak teknik öğretmenler yetiştiriliyor iken, günümüzde teknik öğretmen yetiştiren tüm okullar kapanmış, branş değiştirip mühendislik eğitimine dönmüş durumdadır. Teknik öğretmeni olmayan okullarda, öğretmenliği bundan sonra kim veya kimler yapacaktır? 2 aylık kurs alıp, sertifika alan eğitimciler mi?
Şimdi tekrar soralım; “Meslek Lisesi Hala, Memleket Meselesi mi?”