banner77

banner69

banner88

18.11.2025, 13:02 705

Kiralık konutlar

Eskiden ev sahibi olmak, bir ömrün başarı göstergesiydi.
Bir tapu senedi, yalnızca bir mülk değil; istikrarın, güvenin, “yerleşmiş olmanın” sembolüydü.
Bugünse bir evin kapısını açmak, artık kalıcı bir huzura değil, geçici bir güvenlik hissine dokunmak demek oldu.

Ekonomik koşullar, konut sahipliğini genç kuşaklar için uzak bir hayale dönüştürdü (geçen ay bundan bahsetmiştim).
Fakat burada asıl dönüşüm, yalnızca ekonomik dengelerde değil; zihinsel haritalarda yaşanıyor.
Artık insanlar sahip olmayı değil; deneyimlemeyi, ait olmayı ve anlam bulmayı önemsiyor.
Kiralık evler ise geçici sığınaklar değil; çağın ruhunu ve insanın arayışını yansıtan aynalar hâline geldi.

Konut artık sabitlik değil, hareketlilik üzerinden tanımlanıyor.
Yeni nesil için “ev”, bir adres değil; bazen birkaç aylığına kiralanan bir geçici sahne.
Bakıyorsunuz 6 ay şehir merkezinde loft bir daire, bir sonraki dönem doğanın ortasında bir tiny house...
Bu, artık bir yaşam biçimi, bir kimlik ifadesi.

Belki de bu geçicilik, aslında yeni bir özgürlük biçimi.
İnsanlar mülk edinmeden de ait hissetmenin yollarını arıyor.
Ancak bu kültür, aynı zamanda “yerleşememenin” getirdiği o görünmez huzursuzluğu da beraberinde taşıyor.
Kiralayarak yaşanan bir hayat, “özgürlük” kadar bir “köksüzlük” hâline de dönüşebiliyor.

Peki ekonomik açıdan baktığımızda, mülk edinmek mi hala kazançlı olan, yoksa kiralamak mı?
Bir dönem, “bir taş al, ömür boyu kazanç sağla” anlayışı tartışmasız geçerliydi.
Bugünse tablo çok farklı.
TÜİK verilerine göre Türkiye’de konut fiyatları son üç yılda ortalama %350 arttı,
ancak reel gelir artışı bu hızın oldukça gerisinde kaldı.
Faiz oranlarındaki hızlı yükseliş, konut kredisiyle ev sahibi olmayı neredeyse imkânsız hâle getirdi. Üstelik yalnızca satın almak değil, sahip olmak da masraflı hâle geldi;
aidatlar, emlak vergileri, bakım ve yenileme giderleri, “sabit mülk” fikrini gitgide ağırlaştırıyor.

Buna karşın, kiralık yaşam modeli hem finansal esneklik sağlıyor; hem de bireylerin iş, şehir ve yaşam biçimi değişikliklerine daha kolay uyum göstermesine imkân tanıyor.
Genç kuşak için kiralamak artık bir zorunluluk değil; stratejik bir yaşam tercihi oluyor.
Çünkü kimi zaman en büyük kâr, metrekareden değil, hareket alanından geliyor.

Sonuç olarak, görüyoruz ki konutun anlamı değişiyor.
Bir zamanlar statü, güvenlik ve gelecek garantisi olan “ev sahibi olmak”,
bugün yerini “an’da yaşama” ve akışta kalma arzusuna bırakıyor.
Benim düşüncem ise şöyle:
Ekonomik anlamda bir refahlama yaşandığında -en azından bizim ülkemizde yaşayan gençler arasında-, bu “akışta olma” hâlinin yerini yeniden kök salma arzusuna bırakacağına inanıyorum.
Çünkü insan doğası, nihayetinde bir yere ait olma ihtiyacından vazgeçemez.

Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için lütfen üye girişi yapınız!
banner100
13°
az bulutlu
banner62
banner89