Kentte yaşayan her birey kişisel, siyasal haklara, ekonomik toplumsal ve kültürel haklara dayanışma hakkına sahiptir. Kentsel haklar, yaşamsal haklar, kentlerdeki insanların daha sağlıklı sürdürülebilir bir yaşamı için hak ettikleri unsurlardır. Peki şehirde yaşayanlar olarak bu hakları yeterince biliyor muyuz?
Habitat I’de ; dünya nüfusunun hızla artması, kırsal ve kentsel alanlardaki yoksulluğun büyüme ile birlikte yeni yeni sorunlar yaratması konuları görüşülmüştür.
Habitat II’de; yoksulluk ve işsizliğin yükselmesi kaynak yetersizliği, kentsel altyapı ve hizmetlerde tıkanmalar yaşanması ve güvenlik sorunları şiddet ile ilgili sorunlar görüşülmüştür.
Habitat III’de; yoksullukla savaşım, kentsel gönenç kimseyi geride bırakmama, ekolojik ve dayanıklı kentlerin yaratılması gibi konular görüşülmüştür. Habitat III’de şu rakamlar belirtilmiştir, kentler yeryüzü alanının yüzde ikisini kaplamaktadır ama gayrisafi’nin yüzde yetmişini enerji tüketiminin ise yüzde yetmişini bu alanlar üretmektedir.
Hızlı kentleşmenin çok tehlikeli bir gidişin habercisi sayılabileceği bahsedilmiştir. Kent kimliğinin kent kültürünün kentli haklarının tükenmekte olduğu belirtilmiştir. Bunun yanında kentsel kimliğin üç önemli ayağının olduğunu belirtilmektedir; 1) doğal çevre 2) yapılaşmış çevre ve 3) toplumsal çevre; doğal çevre hızla bozulmaktadır, yok oluşa doğru gidilmektedir yapılaşmış çevreyle kenti mimari dokusunun ortadan kalktığı belirtilmektedir, toplumsal çevrenin ise alabildiğince karmaşıklaştığı bir alanda, ayrışma ve tüketimleştirmenin çoğaldığı belirtilmektedir
Toplumsal çevre dahilinde, 2009’da kentleşme şurasında kent kimliği ile ilgili üç temel belirtiden bahsetmektedirler. Tarihi dokunun bozulmasının önlenmesi, kentin kendine özgü özgün mimarisinin korunması, kent merkezi belli bir doygunluğa ulaşmadan yeni yerleşim yeri yaratılmaması tüm bu çabalara sözleşmelere anlaşmalara karşın gelişmelere baktığımız zaman son çeyrek yıldır kent kimliği apaçık olarak yok edilmektedir. Artık bir kent kimliği bir mahalle kimliği kalmamıştır mahalle kimliğinin yerini her biri ayrı bir alem olan site yapılaşması almıştır. Güvenlikli site anlayışı hızla yaygınlaşmış ve kent ile kentte hiçbir bağı, ilişkisi olmayan bir yapılaşma dönemi başlamıştır. Bununla birlikte sınıfsal ayrışma kesinleşmiştir, özellikle kimi siteler, kalın duvarlarla özel güvenlik ekipleri ile kendilerini kentten tümüyle soyutlaşmıştır. (Ruşen Keleş, Kent Hukuku)
Aynı kentte ayrı yaşam biçimi anlayışı ortaya çıkmıştır.
Böylece herkesin kenti yaşayış biçimi ve farklı yaşamların olduğu, herkesin kendi perspektifinden farklı bir kent vardır.
Sana göre kent biçimi, benim perspektifimin oluşturduğu kent gibi kavramlarla kentin içindeyiz.
Böylece birleşik kentin gerçekliğini yitiriyoruz
Farklı perspektifler !!!, bu kentin perspektiflerin toplamı mıdır?