Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı himayelerinde ve Süleyman Demirel Üniversitesi ev sahipliğinde düzenlenen, uluslararası ve geçici koruma altındaki kişilerin iş gücü piyasasındaki rolüne dair çalıştaya katılım sağladım. İnşaat sektörü adına görüşlerimizi paylaştığımız bu kıymetli platformda, sektörümüzün güncel sorunlarına ve çözüm önerilerine dair katkı sunma imkânı bulduk.
Türkiye’nin dört bir yanında hızla artan riskli yapı stoğu, kentsel dönüşüm ve afetlere karşı dayanıklı kentler inşa etme hedefimizi her geçen gün daha acil hale getiriyor. Ancak bu hedefe ulaşmak için yalnızca politik kararlılık ve planlama yetmiyor; aynı zamanda nitelikli ve yeterli sayıda iş gücüne de ihtiyaç duyuluyor. Bugün inşaat sektörünün karşı karşıya olduğu en temel sorunlardan biri, ara eleman teminindeki ciddi sıkıntıdır. Kalıpçıdan demirciye, sıvacıdan vinç operatörüne kadar birçok pozisyonda kalifiye ya da eğitilebilir iş gücü bulmak her geçen gün daha da zorlaşıyor.
Tam da bu noktada, Türkiye’de geçici koruma altında bulunan göçmen nüfusun iş gücü potansiyeli dikkat çekmektedir. Tarım ve hayvancılık gibi sektörlerde sağlanan istihdam kolaylıklarının benzer şekilde inşaat sektörü için de tanınması artık bir zorunluluk halini almıştır. Mevcut yasal çerçevede inşaat gibi mevsimsel ve proje bazlı işleyen sektörler için çalışma izni almak zaman alıcı ve maliyetli bir süreçtir. Oysa nitelikli ya da temel eğitime açık yabancı iş gücünün kontrollü biçimde sisteme entegre edilmesi, hem kayıt dışılığın önlenmesini sağlar hem de iş kazalarını azaltır.
Bu konuda mesleki eğitim kurslarıyla desteklenen, denetim mekanizmalarıyla kontrol altına alınan ve özellikle yerli iş gücünün haklarını da gözeten bir modelin hayata geçirilmesi mümkündür. Sektöre özgü çalışma izinleri, pratik prosedürler ve geçici statüdeki kişilere yönelik Türkçe ve mesleki eğitim destekleri bu süreci sağlıklı bir zemine oturtacaktır.
Unutulmamalıdır ki, göçmen iş gücü konusu yalnızca bir istihdam meselesi değil; aynı zamanda ülkemizin deprem riskine karşı direncini artıracak projelerin hızla tamamlanabilmesi için stratejik bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyaç görmezden gelinmemeli, akılcı politikalarla yönetilmelidir.