Yüzyılın Konut Projesi ve sektöre yansımaları
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan ve 81 ili kapsayan “Yüzyılın Konut Projesi”, Türkiye’nin bugüne kadar gördüğü en kapsamlı sosyal konut hamlesi olarak gündeme oturdu. TOKİ eliyle hayata geçirilecek 500 bin sosyal konut, sadece bir barınma politikası değil, aynı zamanda ekonomik, sosyal ve sektörel yönleriyle çok boyutlu bir projedir.
Projenin ana amacı, dar gelirli vatandaşların uygun ödeme koşullarıyla ev sahibi olmasını sağlamak ve afet riskine karşı güvenli yaşam alanları oluşturmaktır. % 10 peşinat ve 240 aya kadar vade imkânı, bugünün yüksek faizli kredi ortamında büyük bir avantaj sunmaktadır. Ayrıca İstanbul’da ilk kez uygulanacak “kiralık sosyal konut” modeli, fahiş kira artışlarına karşı yeni bir denge unsuru olarak öne çıkıyor. Bu yönüyle, projenin sosyal boyutu ve kira piyasasına getireceği rahatlama dikkate değerdir.
Ancak konu sadece sosyal fayda açısından değil, sektörün mevcut ekonomik dengeleri açısından da ele alınmalıdır. Son yıllarda maliyetlerdeki hızlı artış, döviz baskısı ve yüksek finansman maliyetleri, müteahhitlik sektörünü ciddi biçimde zorlamıştır. Krediye erişimin güçleşmesi, birçok firmayı elinde bulunan konut stokuyla bekler hale getirmiştir. Bu nedenle, devlet eliyle büyük bir üretim dalgasının gelmesi, doğru planlanmadığı takdirde özel sektörün satış temposunu daha da yavaşlatabilir. Kamu üretimi, özel sektörün rakibi değil, tamamlayıcısı olmalıdır.
Sosyal konut ihtiyacı elbette tartışmasızdır; ancak konut üretiminde sürdürülebilir dengeyi koruyabilmek, Türkiye’nin ekonomik istikrarı açısından da kritik öneme sahiptir. Müteahhitler; istihdamın, vergi gelirlerinin ve ekonomik çarpanın en güçlü halkalarından biridir. Dolayısıyla, bu ölçekte bir sosyal konut seferberliği planlanırken, piyasadaki arz-talep dengesi, özel sektörün finansman yükü ve mevcut stoklarının eritilmesi gibi unsurlar birlikte değerlendirilmelidir.
Projede 55, 65 ve 80 metrekarelik konut tipleriyle planlanan üretim, özellikle alt gelir grubuna erişilebilir fiyatlar sunarken; özel sektörün orta ve üst segmentteki üretimleriyle birlikte konut arzının dengelenmesine katkı sağlayabilir. Ancak bu sinerjinin oluşabilmesi için kamu ile özel sektör arasında güçlü bir koordinasyon gereklidir. Müteahhitlik mesleği, sadece konut üretimi değil; şehir kimliğini, yapı kalitesini ve güvenliği de şekillendiren bir meslektir. Dolayısıyla, bu tür büyük ölçekli projelerde, yerel müteahhitlerin ve yüklenicilerin aktif biçimde yer alması hem kaliteyi hem de ekonomik faydayı artıracaktır.
Projede öngörülen mahalle konakları, camiler, anaokulları ve sağlık merkezleri, modern şehircilik açısından son derece önemlidir. Bu yaklaşım, betonlaşmanın ötesinde, yaşanabilir ve dayanıklı mahalleler hedefini öne çıkarıyor. Ancak bu vizyonun kalıcı olabilmesi için yapı denetimi, malzeme standardı ve enerji verimliliği gibi konularda titizlikle hareket edilmelidir.
“Yüzyılın Konut Projesi”, doğru yönetildiği takdirde hem dar gelirli vatandaşların barınma umudu olacak, hem de sektörün üretim zincirine kısmi bir canlılık kazandıracaktır. Ancak kamu politikalarıyla özel sektör üretiminin birbirini dengelemediği durumlarda, piyasa istikrarı kolayca bozulabilir. Dolayısıyla, bu süreçte en önemli başlık “denge” olmalıdır: sosyal devletin eliyle umut inşa edilirken, serbest piyasanın da nefes alabilmesi sağlanmalıdır.
Sonuç olarak; bu dev proje, fırsatları kadar sorumlulukları da beraberinde getiriyor. İnşaat sektörünün üretici gücüyle kamunun sosyal vizyonu ortak bir zeminde buluşursa, “Yüzyılın Konut Projesi” yalnızca bugünün değil, geleceğin şehirlerini de şekillendirecek bir kazanıma dönüşebilir.

