banner77

banner69

banner88

14.07.2025, 13:29 47

Dedikodudan dayanışmaya, krizden çözüme

Türkiye ekonomisinin lokomotif sektörlerinden biri olan inşaat, son yıllarda belki de tarihinin en zorlu dönemlerinden birini yaşıyor. Artan maliyetler, faizlerdeki yükseliş, talepteki daralma ve finansmana erişimde yaşanan ciddi sorunlar; sektörün tüm paydaşlarını zorlarken, bazı firmaların konkordato ilan etmesi ya da faaliyetlerine son vermesi, bu sıkıntıların artık göz ardı edilemez noktaya geldiğini gösteriyor.

Bu noktada altı çizilmesi gereken önemli bir husus var: Sektörde yaşanan firma sıkıntıları sadece ekonomik değil, aynı zamanda sosyal ve mesleki bir krizin de habercisidir. Çünkü bir müteahhit firmanın iflası demek, sadece o firmanın zarara uğraması değil; birlikte çalıştığı taşeron firmaların, yüzlerce çalışanın, onlarca tedarikçinin ve o projeden konut almış vatandaşların da mağdur olması anlamına geliyor. Bu nedenle sektörde yaşanan her kayıp, zincirleme etki yaratarak çok daha geniş kesimleri etkiliyor.

Ancak ne yazık ki bu zor süreçlerde bazı şahıslar, firmalar etik dışı yöntemlere başvurabiliyor. Konkordato ilan eden veya şu an hiçbir sorunu olmayan firmalar hakkında gerçeğe dayanmayan dedikoduların yayılması, kamuoyunun yanlış yönlendirilmesi ve sektör içerisindeki dayanışmanın zedelenmesi, bu krizi daha da derinleştiriyor. Oysa bu dönemler dedikodu, eleştiri değil, el birliğiyle çözüm üretme, ayakta kalma ve sektörü birlikte ayağa kaldırma dönemidir. Dolaysıyla firmalar hakkında olumsuz konuşmanın kimseye fayda sağlamadığı gibi direkt yada dolaylı olarak zarar vermektedir.

Bugün inşaat sektörünün en temel problemi finansmandır. Sıkı para politikası, yüksek faiz oranları ve kredi kısıtlamaları nedeniyle hem üretici hem de alıcı tarafı zor durumda. Müteahhitler projelerini başlatamıyor ya da tamamlayamıyor, vatandaşlar ise konut alma hayalini ertelemek zorunda kalıyor. Bunun sonucu olarak barınma gibi temel bir ihtiyacın kirizi ile karşılaşmamız kaçınılamaz.

Finansmana erişimin bu denli zorlaştığı bir ortamda alternatif çözüm yolları geliştirilmesi gerekmektedir. Bu noktada önerimiz, proje bazlı finansman modellerinin önünün açılmasıdır. Gayrimenkul Yatırım Fonları (GYF) ve Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları (GYO) gibi kurumsal finansman araçlarının tabana yayılması, müteahhitlerin birlikte güç birliği yaparak ortak projeler geliştirmesi, hem riski bölüşecek hem de yatırımcı güvenini artıracaktır. Ayrıca kamu destekli düşük faizli kredi mekanizmalarının inşaat sektörü için özel olarak yeniden tasarlanması da büyük önem taşımaktadır. Bir diğer önerimiz ise sektörel dayanışmanın kurumsallaşmasıdır. Kriz dönemlerinde bir araya gelerek bilgi paylaşımı yapmak, kaynak oluşturmak ve hatta ortak satın alma gibi modellerle maliyetleri azaltmak mümkündür.

Unutulmamalıdır ki, inşaat sektörü sadece bina üretmez; şehir üretir, yaşam alanı inşa eder, istihdam sağlar, 250’den fazla alt sektörü besler. Dolayısıyla bu sektörün güçsüzleşmesi, ülke ekonomisinin tamamını olumsuz etkiler. (Deprem gerçeği ve riskli yapı stoğunu da unutmamak lazım). Bugün bir firmanın zora düşmesine göz yummak, yarın kendi kapımızda aynı sorunla karşılaşmak demektir.

Artık dedikodunun değil dayanışmanın, umutsuzluğun değil çözüm üretmenin zamanı. Sektörü birlikte ayağa kaldırmak zorundayız. Çünkü bu sektör bizim, bu şehirler bizim, bu ülke hepimizin.

Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için lütfen üye girişi yapınız!
banner100
13°
az bulutlu
banner62
banner89