Bu mevsimlerde kentlerde beni en çok cezbeden mekânlardan biri kamusal iç mekânlardır. Bu sebeple, ben de sizlere, mimarlık dünyasında adı “Kamusal İç Mekân” olarak geçen bu çok tanıdık ve çok sevdiğim alanlardan bahsetmek istiyorum.
Onlar aslında hep hayatımızdaydı; sokakla iç içe geçmiş küçük kafeler, pasaj içlerine serpiştirilmiş oturma düzenleri, meydan kenarındaki banklar, çarşıların içinde yaşanan gündelik hayatlar… Yıllardır varlar, yıllardır iç mekân konforuyla kamusal alanın buluştuğu yerler olarak hizmet veriyorlar. Ancak artık bu mekânlara biz mimarlar bir isim veriyoruz: Kamusal İç Mekânlar (Public Interiors).
Bu kavram, iç mekân estetiğiyle şekillenen ama kamusal erişime açık alanları tanımlar. Benim de varlıklarını özellikle çok önemsediğim; gittiğim, gezdiğim, arkadaşlarımla buluştuğum ve en keyif aldığım alanlardır buralar. Çünkü kamusal iç mekânlar yalnızca oturulacak yerler değil; bir kültürün, bir kentin sosyalleşme biçiminin, geçicilikle aidiyet arasındaki dengenin ifadesidir. İçeriyi dışarıya taşır, dışarıyı ise içselleştirir.
Bugün bu alanlar artık daha bilinçli bir yaklaşımla ele alınıyor. Bir restoranın kaldırıma taşan masaları, bir pasajın içinde zamanla doğal olarak şekillenen oturma köşesi ya da bir belediye binasının önündeki yarı açık alan; hepsi bağlı oldukları mekânın tasarım diliyle destekleniyor. Zemin döşemesiyle, oturma elemanlarıyla, aydınlatma tercihleriyle, kullanıcıyı davet eden detaylarla… Konforla beraber bir düşünce de mekâna siniyor.
Bursa gibi tarihî sürekliliğe sahip şehirlerde, public interiors yalnızca estetik değil, sosyal süreklilik anlamına da gelir. Kapalıçarşı’da çay içilen bir avlu, Mudanya’da meydana taşan oturma alanları, sokakla galeri arasında kurulan geçirgen sınırlar ya da kent mobilyasıyla kişiselleştirilmiş küçük meydanlar, bu kavramın yaşayan örnekleridir. Hepimizin çok sevdiği, Avrupa kentlerindeki sokaklara taşan minik masalı kafeler ise bu yaklaşımın en romantik ve tanıdık hâllerinden biridir.
Diyeceğim o ki; kamusal iç mekânlar, kent yaşamının sessiz ama en etkili ara yüzlerindendir. Benim içinse sadece mimari bir olgu değil, insanla kent arasında kurulan en zarif diyaloglardan biridir.