Dini yapılarda mimari bakış
Türk İslam tarihine ve Müslüman olmayan diğer toplumlara baktığımız zaman dini yapılara verilen mimari değerin ve hassasiyetin çok önemsendiğini görmekteyiz.
Osmanlı döneminde yapılan dini yapılarda, şu anda ülkemizin sınırları içerisinde ve Osmanlının yıllarca hüküm sürdüğü coğrafyalarda hem tasarımda hem de imalat aşamasında o bölgenin gereksinimlerine hitap edecek aynı zamanda gelecek kuşaklara miras olarak bırakacakları çok nadide eserleri görmekteyiz.
Dini yapılar tasarlanırken camisi, medresesi, aşhanesi, misafirhanesiyle bir bütün halinde külliye tasarımlarını birçok eserde uygulamışlardır. Bu eserlerde o kadar ince detaylar düşünülmüş ki aradan yüzlerce yıl geçmesine rağmen günümüzde bile hala işlevlerini yerine getirdiğini görüyoruz.
Avrupa ve uzak doğuda da asırlar önce yapılan dini yapıların hala günümüz mimarisine ilham kaynağı olduğunu görüyoruz. Kiliseler ve oradaki din adamlarını yetiştiren Ruhban okullarının tasarımları hala günümüz ihtiyaçlarına da cevap veriyor. Yeni yapılan kiliselerin tasarımları eski yapıların izlerini barındırıyor. Her yıl milyonlarca turistlerin ilgi odağı olan bu yapılar mimari tasarımlarda en başarılı üniversitelere de ilham kaynağı olduğunu görüyoruz.
Günümüzde yeni yapılan özellikle camilerin Mimar Sinan’ın açtığı mimari ufuk çizgisini ilham almaktadır. Buna en somut örneği vermem gerekirse İstanbul’daki şimdiden dünyanın sembol dini yapılarından biri olmaya aday olan Çamlıca cami ve külliyesini örnek gösterebiliriz.
Yukarıdaki örnekte de belirttiğim gibi günümüzde özellikle tüm büyük şehirlerde yapılan dini yapılar eski mimari tasarımların ne kadar da ihtiyaçlara cevap veren, insan ve doğa odaklı, çevreye ve canlılara saygılı tasarımlar olarak hayata geçirildiğini gözlemliyoruz.
Gelenekten geleceğe devam eden bu mimari anlayışın yüzyıllar sonra da devam edeceği kaçınılmaz bir gerçektir.
Kurban bayramınızı şimdiden en içten dileklerimle tebrik eder, sağlıklı huzurlu bir şekilde geçirmenizi dilerim.
