Çok üzgünüm ve içimdeki hüznü paylaşmak istiyorum bu sayıda sizlerle. Bir Temmuz sabahı başlayan alevler, Bursa’yı ve hepimizi hüzne boğdu. Kestel’den Gürsu’ya Orhaneli’den Harmancık’a kadar uzanan alevler, sadece ormanı değil; geçmişi, emeği, doğayı ve insanı da içine aldı. Yangın yalnızca doğanın değil, insanlık bilincinin de sınandığı bir afete dönüştü. Yangın dört farklı noktada eş zamanlı patladı ve öyle hızlı yayıldı ki, otoyollar dahi kapandı, ulaşım durdu. Rüzgâr düşmedi, sıcaklık yer yer 50 dereceye dayandı, Ormanda yaşayan canlıların acı içindeki sesleri kulaklarımızdan silinmiyor.
Ancak bu bir doğa olayı değil sadece. Bursa’da bu yaz çıkan 600’ü aşkın yangının bir kısmının kasıtlı çıkarıldığı ortaya çıktı. Gözaltılar, tutuklamalar, sabotaj iddiaları. Doğa, insanlar kadar acımasız değilmiş meğer. Bu konuda söylenecek çok şey var elbette ancak yerinde ve zamanında. Tüm sesler aynı duyuma çıkar inşallah.
Yangınlara karşı verilen mücadele ise en az felaketin kendisi kadar anlamlıydı. Bursa Valiliği, bölgede 5 yangın uçağı, 30 helikopter, 64 ilk müdahale aracı, 422 söndürme aracı, 43 iş makinesi, 183 tahliye ve destek aracı olmak üzere toplam 712 araç ve bin 496 personelle yangına müdahale edildiğini açıkladı. Büyükşehir Belediyesi’nin gönüllü itfaiyecilik sistemini güçlendirmesi, beton santrallerinin pompalarla yangına müdahalesi, 100 su tankeriyle kırsala uzanması ve köylülerle omuz omuza verilen savaş, umudun da hala yanmadığını gösterdi .
Lakin bu tablo bize bir şey söylüyor: İklim krizine hazır değiliz. Bilinçsizce atılan bir izmarit, anız yangını ya da basit bir ihmal, binlerce hektarlık ormanı, onlarca yıllık emeği yok edebiliyor. Bursa’nın yangını, hepimizin sorumluluğunu hatırlatıyor. Şimdi ne yapmalı? En basitinden başlayarak: Ormanlara, doğaya sahip çıkmalı.
Çocuklarımıza “yeşil vatan” bilincini miras bırakmalı. Yangın tatbikatları, erken uyarı sistemleri ve gönüllülük ağlarını da güçlendirmeliyiz elbet . Yangın söndürme ekip ve donanımlarını arttırıp müdahale hızını ve süresini kontrol altına almalıyız. Çünkü yangın çıktığında değil, çıkmadan önce hazırlıklı olmak zorundayız.
Sonuçta Bursa sadece bir şehir değil; tarih, kültür ve doğa mozaiği. Bu mozaiği korumak hepimizin görevi. Çünkü yanan yalnızca orman değil; umut, emek, gelecek de kül oluyor.