Depremler sadece ülkemizde değil dünyanın birçok bölgesinde de yıkımlara neden olmaktadır. Ne yazık ki buna en son Myanmar’da şahit olduk.
Binlerce hayatın yitirildiği bu depremler aslında bir şekilde 6 Şubat Kahramanmaraş depremleri ile benzerlik göstermektedir. Hatırlanacağı üzere 6 Şubat’ta 7.7 büyüklüğünde bir depremin sadece dokuz saat ardından bu kez de 7.6 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmişti.
Myanmar’da meydana gelen ve büyüklükleri 7.7 ve 6.4 olan depremlerin arasında ise sadece on iki dakika bulunmaktadır. Böylesi büyük depremlerin arka arkaya bu kadar kısa aralıklarla meydana gelmesi inşaat mühendisliği açısından büyük zorlukları beraberinde getirmektedir.
Depreme karşı dayanıklı olacak şekilde inşa edilen yapılar bu büyüklükteki depremlere birden fazla kez maruz kalınacak bir senaryo gözetilerek tasarlanmamaktadır.
Bu nedenle de ilk depremi hasar alarak atlatan ama yıkılmayan yapılar, ikinci kez maruz kaldıkları büyük depremin ardından maalesef dayanamayıp yıkılabilmektedir. Bu da inşaat mühendislerini yenilikçi ve güncel teknolojileri göz önünde bulundurarak binalarımızı böylesi deprem senaryolarına dahi hazırlıklı kılmaya yöneltmektedir.
6 Şubat depremlerinden sonra bırakın hasar almayı, kesintisiz kullanımına devam edebilen nadir yapılar sismik izolasyon uygulamasının yer aldığı hastaneler olmuştur.
Sismik izolasyon yöntemi sayesinde arka arkaya gerçekleşen depremlerin bile kayıpsız atlatıldığı hastaneler, inşaat mühendisliğinin geleceğinde önemli bir yer tutacağı kesinleşen böylesi yenilikçi yaklaşımların ülkemizde daha da yaygın kullanılması gerektiğinin en güzel örnekleridir.