banner94

banner77

banner69

banner88

Ülkü Mercan Küçükkayalar: “Hayat bana hep güzel şeyler sundu”

İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Bursa Şubesi’nin ilk kadın başkanı Ülkü Mercan Küçükkayalar… İnşaat sektöründe kendine yer edinmiş iş kadını kimliğinin yanı sıra bir meslek örgütü başkanı olmanın da sorumluluğunu taşıyor artık omuzlarında.

İNŞAAT 13.07.2022, 18:34 16.08.2022, 18:18
Ülkü Mercan Küçükkayalar: “Hayat bana hep güzel şeyler sundu”
banner66

Eşiyle birlikte kurdukları Ka Yapı ile beton prefabrikasyon sektöründe 1995 yılından bu yana faaliyetlerini sürdüren Küçükkayalar, emekli olmayı da düşünmüyor.

Küçükkayalar, hayatın kendisine hep güzel şeyler sunduğunu belirterek, kendisinin de verilen fırsatları iyi değerlendirdiğini vurguluyor.

Ülkü Mercan Küçükkayalar ile sektörü, kadının sektördeki yerini ve hayallerini konuştuk.

Röportaj: Nagihan GÖRKEN

         · Ülkü hanım öncelikle sizi tanıyarak başlayalım…

1961 Bursa doğumluyum. İnşaat mühendisi bir baba ve ev hanımı bir ailenin iki kızından büyük olanıyım. İlkokulu, Atatürk İlkokulu’nda okudum. Setbaşı deresi boyunda büyümüş, çocukluğumu ve gençliğimi oralarda geçirmiş bir Bursalıyım. Ortaokul ve liseyi Bursa Anadolu Lisesi’nde okudum. 1979 yılında liseden mezun oldum ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) İnşaat Mühendisliği Bölümü’ne girdim. 1984 yılında oradan mezun oldum. 1985 yılında eşim Satuğ Küçükkayalar ile evlendik. Bir kızımız var.

· Neden inşaat mühendisliğini tercih ettiniz?

Ben aslında ODTÜ’de okumak istedim. Yaptığım tercihlerim içinde inşaat mühendisliği orta sıralardaydı ama gerçekten arzu ettiğim bir bölümdü. İnşaat mühendisliğini kazandığımı öğrendiğimde, “Evet ya, benim için bu en uygunuydu” dedim. Babamın mesleğinden etkilendiğim düşünülebilir ama matematiği çok sevmem sebebiyle mühendislik tercihimdi ve özellikle de ODTÜ’de okumaktı. Çok da memnunum inşaat mühendisliğini okumuş olmaktan. Belki şimdiki bilinçle hareket edebilseydim mühendislikten ziyade temel bilimler ve matematik bölümünü tercih edebilirmişim ve akademisyenlik olabilirmiş. Ama ben geldiğim noktadan çok memnunum. Hayat bu konuda güzel şeyler sundu. Ben de iyi değerlendirdiğimi düşünüyorum.

· Eşinizle aynı zamanda okul arkadaşısınız, meslektaşsınız… Yollarınız nasıl çakıştı?

Biz gerçekten hayat arkadaşı olduk birbirimize. Okulda sınıf arkadaşı olarak başladı birlikteliğimiz. Mezun olduktan bir yıl sonra evlendik. Özel sektörde birbirimize destek olduk. Bir takım şirketlerde kurucu ortaklıklarımız oldu. Bizim hayat anlayışımız eşitlik temeline dayalıdır. Hep işlerimizi paylaştık. Birbirimize her türlü desteği verdik. Hem iş gücü olarak hem manevi destek olarak… Aslında eş olarak aynı işi yapmak bazıları için çok zordur ama biz bunu başardık.  Ben bunun temelinde birbirimizi hayat arkadaşı olarak görmemizin yattığını düşünüyorum. Yeri geliyor işin içinde çekişmelerimiz oluyor, karşı durduğumuz noktalar oluyor ama bunu bütünün içinde halledebiliyoruz, bugüne kadar da hallettik. Hayata teşekkür ediyorum bu açıdan. Şükürlerimden en büyüğüdür.

· Şirketinizi de birlikte kurdunuz. Bize biraz bu süreci anlatır mısınız?

Beton prefabrikasyon sektöründeyiz. Ka Yapı olarak şirketimizin kuruluşu 1995 yılıdır. 1992 yılında da PB prefabrike beton firmasının kurucu ortaklarıydık. İşlerin yürütülmesindeki fikir ayrılıkları, bakış açısı gibi sebeplerle o firmadan ayrıldık. Şu anda gayet iyi ilişkilerle sektörümüzde iki farklı firma olarak yolumuza devam ediyoruz. Yani beton prefabrikasyona 1992 yılında başladık. Daha öncesinde 1985’ten itibaren aile şirketlerimizle bildiğiniz klasik inşaat işleri yapıyorduk. Fakat prefabrikasyon bizim üniversite yıllarından itibaren hayalimizdi. Normal inşaat işlerimizi yaparken ufak tefek denemelerle yaptığımız işlerin içine küçük prekast elemanlar soktuk hep. Küçük bahçe duvarları, basit istinat duvarları, merdiven konsol taşıyıcıları gibi denemeler yaptık. 1992 yılından itibaren de prefabrikasyonda ciddi bir yatırıma girip, diğer inşaat işleriyle uğraşan firmalarımızdan kendimizi geri çektik, ayıkladık ve tamamen prefabrikasyonun içine girdik. Bir yerde söz etmiştim. Biz prefabrikasyonun neferi olarak çalıştık. Hem tasarım hem üretim hem de sistem geliştirme konusunda.
Neler yaptığımıza gelince… Türkiye beton prefabrikasyonunda diğer firmalarla ayrıştığımız bir nokta var. Biz metraja oynayan bir firma değiliz. Tasarım odaklı çalışıyoruz. Tasarım odaklı üretim yapıyoruz. Elbette ki herkesin yaptığı işleri de yapmak durumundayız. Sonuçta firmanızı ayakta tutacaksınız, sonuçta bu bir ticari kuruluş. Ancak mesleki tatmin bizim için çok önemli. Taşıyıcı prekast panel duvar üretimini Türkiye’de ilk başlatan firmayız. 1998 yılında tanıştığımız bir sistem bu. Bu sistemin dünyadaki gelişimine çok iyi ayak uydurduk ve hatta bununla ilgili Satuğ beye ABD’li bir dostumuz ‘pioneer’ demişti yani bu işin öncüsü anlamında. Satuğ da bu sıfatı layıkıyla taşıyor. Gerçekten tasarım gücü çok yüksek bir mühendistir kendisi. Taşıyıcı prekast panel duvar sistemleriyle Türkiye Prefabrik Birliği’nin 2016-2018 dönemi Altın Kiriş Ödülleri’nde Ka Yapı, Başarılı Prefabrike Yapıt Ödülüne layık görüldü. Firmamız, Türkiye Prefabrik Birliği’ne üyedir. Ben de şu anda yönetim kurulu üyesiyim. Beton prefabrikasyonun Türkiye’de yaygınlaşması, doğru ve kontrollü uygulanması ve inşaat sektöründe kullanımının gelişmesi için ciddi çalışmalar yapıyoruz Birlik bünyesinde.

  • Türkiye’de başka bölgelerde de çalışmalarınız var mı?

Bizim ürettiğimiz, taşıdığımız elemanlar çok ağır. Şu anda akaryakıt bedellerini de düşünürsek zaten mümkünse işinizi döktüğünüz yerde yapmanız lazım ama 100 kilometre yarıçaplı alanda ekonomik oluyor. Daha uzağa taşımanız doğru değil. Zaten mühendisliğin temelinde ekonomik üretim de vardır. O sebeple daha çok Güney Marmara bölgesinde iş yapıyoruz. Bursa’nın da bir sanayi kenti olması sebebiyle endüstriyel yapılardaki talebi ciddi anlamda büyük. Bursa’da da şu anda Türkiye Prefabrik Birliği üyesi 4 firma var. Türkiye’de beton prefabrikasyon çok talep görüyor. Çünkü ciddi bir yatırım hamlesi var endüstriyel yapılara yönelik. Biz de bu talepleri karşılamaya çalışıyoruz.

· İş hayatında zorlandığınız zamanlar oldu mu? Pes etme noktasına hiç geldiniz mi? Olumsuzlukların üstesinden nasıl geldiniz?

Ticari hayatta zorluklarla karşılaşılmaması mümkün değil. Dayanışma içinde atlattık. Hayat arkadaşlığının iş hayatımıza yansıması sonucunda bunların üstesinden geldik. Çok dikkatli hareket ederiz. Çok risklere girmeyiz. Elbette ki ticari riskler söz konusudur, bunları göze almazsanız ticaret de yapamazsınız. Gerçekten taş taş üstüne koyarak gelinen noktadayız şu anda. Çok çalıştık. Hâlâ daha çalışıyoruz. Tatillerde bulunduğumuz ortamın, anın hakkını veriyoruz ama bir yanımız hep buradaki sorumluluğumuzu düşünür. Yine Amerikalı bir dostumuzun, çok değer verdiğim bir büyüğümüzdür, mottosudur; “Work with pleasure”. Gerçekten bu bize de uyuyor. Eşim de ben de çalışmayı keyif haline getirmek, keyfi yaşarken de çalışmayı bir kenara itmemeye çalışıyoruz. Bu bizim hayat görüşümüz oldu. Türkiye’de ortak hareket etme konusu biraz zor. Bu türde sıkıntılar yaşanıyor. Herkesin başına gelebiliyor. Bunlar aşılıyor. Israrcı olmak gerekiyor. En önemlisi de bilgi birikiminizi doğru oturttuysanız, o bilgi birikiminizle siz zaten hep bir yerlere taşınırsınız, yükselirsiniz, ilerlersiniz. Bilgi gerçekten en değerli hazinedir.

· Kızınız da mimar, şu anda yurt dışında eğitimine devam ediyor. Kızınızın meslek seçiminde sizin (anne-baba) mesleğinizin etkisinin olduğunu düşünüyor musunuz?

Şu anda yüksek lisans yapıyor. Biz ona hiçbir yönlendirme yapmadık. Benim ailem de bana yapmamıştı. Bazen hayatın size sunduğu tesadüflerin içinde yolunuzu buluyorsunuz. Ama kızımın gerek bizim ev, gerekse çalışma ortamından etkilendiğini düşünüyorum. Şöyle düşünün; küçük bir çocuk okuma yazma öğrenmeden önce teknik dergiler görüyor önünde. Biz mimariyle de çok barışık bir firmayız. Yanımızda her zaman mimarlar çalışmıştır. Mimarlık dergilerini takip ediyoruz. Geziye, tatile gittiğinizde yapılarla ilgili mesleğinizin detaylarını dile getirdiğinizde çocukta da ister istemez bir altyapı oluşuyor. Belki onun mesleği ile barışık bir hayat kurmamız da onu etkilemiştir. Etkilenmediğini düşünmüyorum ama bizim herhangi bir yönlendirmemiz olmadı. O da yalnızca mimarlık seçmek istediğini söyledi. Saygı duyuyoruz. Yolu açık olsun.

· Erkek bir egemen alanda bir kadın olarak çalışmanın avantaj ve dezavantajları neler?

İnşaat erkek egemen bir sektör. Bu mesleği tercih edenlerin yüzde 25’i kadarı kadın. Bu son zamanlarda biraz daha yükseldi ama önceki yıllarda, benim de okuduğum dönemlerde kadın inşaat mühendisi çok azdı. Mesleği sevmek, ısrarcı olmak, yılmamak ve sabretmek lazım. Bunlar, yalnızca inşaat mühendisliği değil tüm mesleklerde başarının altında yatan temel unsurlar. Ama inşaat sektöründe şu bir gerçek ki kadının çalışma alanları biraz kısıtlı. Daraltılıyor maalesef erkek egemenler tarafından. Bu bizim toplumumuzun kültürüyle ilgili bir konu. Ben hem mesleğimde hem iş hayatında hem de sosyal hayatımda çok fazla kadınlığımı ön plana çıkarma taraftarı olmadım hiçbir zaman. Eşitlikten yanayım. Birbirimizi tamamlayan iki unsuruz. Ama kadın olarak bizim sektörümüzde sıkıntılar var, çünkü çalışma alanları kısıtlanıyor. Ben de kadın meslektaşlarıma özellikle de genç meslektaşlarıma “Sabredin, ısrarcı olun, evet biraz daha fazla çalışın, ama sizi benimsediklerinde, kabul ettiklerinde her şey farklı olacaktır, bunu bilin” diyorum. Biz eğitimsiz bir kesimle çalışmak zorundayız özellikle şantiyelerde ama kadının geldiğini gördükleri anda çeki düzen veriyorlar her türlü hareketlerine.

· Girişimcilik anlamında başta kadınlar olmak üzere gençlere ne gibi tavsiyeleriniz olur?

Şu anda herkes özel sektörde girişimci olmanın peşinde ama bilgi birikiminiz olmadan, buna kalkışmak doğru değil. Hayaller suya düşer. Elbette ki hayallerimiz olacak. Ulaşılabilir hayaller kurabiliyorsanız mutluluk size yakındır. Ulaşılamayacak hayaller çok mutsuz eder. Hayal kırıklıkları yaşanmamasını dilerim. Ama bunun için de en temel tutunacak dal, bilgidir. Tabii bilgiyi de bir şekilde sınamak lazım. Bilginizin sınanmasına da fırsat tanımalısınız. Ya da o fırsatları yaratmalısınız girişimci olmadan önce. Herkes de girişimci olacak diye bir kural yok. Bağımsız çalışmak, bir takım riskleri almak ve onun getireceği mutluluğu hayal etmek çok güzel. Fakat çok dikkatli olunması lazım. Girişimcilik aynı zamanda risk yönetimidir. Bu konuda da donanımlı olmak, doğru hareket etmek gerekiyor.  

· İMO Bursa Şubesi’nin ilk kadın başkanı oldunuz. STK’ların toplumdaki ve kadının STK’lardaki yeri hakkında neler söylersiniz?

Bursa’da ilk kadın başkanım. Türkiye’de de 6 kadın şube başkanı var inşaat mühendislerinde. Sayımızın sektör içinde az olması nedeniyle bu doğal bir şey. STK’lar toplumun gelişmesi, yücelmesi için çok gerekli kurumlar. Yüzde 100 desteklenmesi gerekir. STK’larda kadınlar daha ağırlıklı çalışıyor. Üretkenliğinin verdiği özveri çabası onları STK’larda daha etkin çalışmaya itiyor. Çok güzel işler yapılıyor. Kadının girdiği yerde başka çeşit disiplin oluyor. Kadın biraz daha ayrıntılı düşünür, detaylara takılır bu da güzel sonuçlar doğuran bir meziyet bence. Elbette sadece kadın üzerinden yürümez bu işler. Toplumda yüzde 50 varlığımız olduğuna göre erkeklerle beraber götürülmesi gerekiyor.

· Bir emeklilik hayaliniz var mı?

Emekli olmayacağım ki ben. Ama yaş aldıkça daha çok gezmeyi istiyorum. Biz aile olarak gezmeyi de seviyoruz. Daha fazla yer görmek ve gezmek hayalim var. Öyle bir kasabaya gideyim, bir evim olsun gibi hayalim yok. Deniz insanıyız. Ama bir teknede yaşayayım hayalim de yok. Belli yerlere gidecektir bu (Gülüyor. Eşi Satuğ beyin tekne tutkusuna ithafen). Ama gerçekten emekli olmayı düşünmüyorum. Daha az çalışarak, zamanımın çoğunu daha fazla gezerek harcamayı planlıyorum. Bakın çok özendiğim iki insan var. Miriam Makebe (Afrika Ana lakaplı), 10 yıl kadar önce 82 yaşında sahnede şarkı söylerken öldü. Yine 1962 yılında klarnet virtüözü Şükrü Tunar, o da Zeki Müren’in arkasında klarnet çalarken kalp krizi geçirip ölüyor. Bunlardan ben etkilenmişimdir.

Son olarak…

Kadın meslektaşlarımıza sesleniyorum. Mesleğe küsmesinler. Üretken olsunlar. Mühendislik üretkenlik demektir. Akıl demektir. Vicdan demektir. Bu üçlü destekten ayrılmasınlar…

Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için lütfen üye girişi yapınız!
banner100
19°
kapalı
banner61
banner62
banner89