Dirençli olmanın, özellikle Türkiye gibi afet riski yüksek ülkelerde büyük bir öneme sahip olduğunu belirten Prof. Dr. Sayan, "Dirençlilik, bir stres altında ne kadar dayanıklı olabildiğinizi ve zarar görseniz dahi ne kadar hızlı toparlanabildiğinizi gösteren bir kavramdır. Bu durum kentler için hayati önemdedir," dedi. Bursa’nın sahip olduğu potansiyele rağmen birçok riski barındırdığına dikkat çeken Sayan, kentin büyük bir dönüşüme ihtiyaç duyduğunu ifade etti. Yeni mekânsal standartlara ve uygulamalara ihtiyaç olduğunu vurgulayan Sayan, "Dünyanın tüm kentleri, kaynakları ile ihtiyaçları arasında bir denge kurmak zorunda. Bu tercihlerin doğayla iç içe olması gerekiyor," şeklinde konuştu.
“KAMUSAL BİLİNÇ VE İŞ BİRLİĞİ ÖNEMLİ”
Kentleşmenin yalnızca siteler üzerinden ilerlememesi gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Sayan, kamusal alanların önemine de vurgu yaptı. “Bursa, sadece içine kapalı sitelerle değil, herkesin özgürce dolaşabileceği kamusal mekânları içeren bir kentsel tasarım anlayışıyla gelişmeli” diyen Prof. Dr. Gül Sayan, yapılacak diğer toplantıların da bu doğrultuda planlanması gerektiğini belirterek, dirençli kentlerin inşasında kamusal bilinç ve iş birliğinin önemine dikkat çekti.