Proje ve Tasarım: NOI-Nehir Ozbey Interiors
Proje adı: Kemerburgaz ev
Yazı: Nehir Özbey
Yaşam alanında kullanılan malzemelerin nötr renkleri ve doğal dokuları itibarıyla oldukça ferah bir hava yakaladık. Mekân bol ışık aldığı ve zemin kotunda olup yeşil alana açıldığı için rahatlatıcı olan etkisini doğal malzemelere ve oval formlara yer vererek vurguladık.
Zeminde dökme mozaik, mobilyalarda natural meşe kaplama ve yer yer hasır dokulara yer verildi. Oturma alanının cephesinde dış mekânı vurgulamak adına doğramalar çerçeveye alınarak sedir şeklinde bir oturma bölümü yerleştirildi. Böylece iç-dış mekân arasında bir geçiş sağlanmış oldu. Aynı zamanda birçok alanda ihtiyaç olduğundan gizli veya açık depolama alanlarına yer verildi. 3 geçişli bölümden oluşan yaşam alanının bir ucunda ise bir kütüphane konumlandırıldı. Kullanıcı istek ve ihtiyaçları göz önüne alınarak yalın, konforlu, işlevsel bir mekân yaratılmış oldu.
İç mimar adı: Kelly Wearstler
İç mekân tasarım: Kelly Wearstler
Görseller: Kelly Wearstler
Yazı: Mimar Hatice Rumeysa Erdoğan / ROS architects / MOTİF YAPI
Maksimalizm 1960’larda Dorothy Draper ile en parlak dönemini yaşadıktan sonra, minimalizmin onlarca yıl süren hakimiyetinin ardından tekrar yükselişe geçti. Belki de Martin Brudnizki’nin Londra'daki Annabel's Gece Kulübü çalışmasından ilham alan tasarımcılar; şatafatlı 60’lı yılların renkli ve cesur esintilerinden çini baskılı duvar kağıtlarına kadar her detayı en ince ayrıntısına kadar hesaplayıp belirli bir dengeyle tasarımı meydana getiriyorlar. Maksimalizm, sıradan bir görünümü olmayan ve yalnızca en cesur dokunuşların yer alabildiği bir tasarım yaklaşımıdır. Bu çerçevede hiçbir öge sadece orada olmak için orada değildir, her öğenin bir amacı vardır ve kendi içinde etkileyicidir. Bazı tasarımcılar bu yaklaşımı tutkunun, gücün ve sevincin özü olarak tanımlıyorlar.
Maksimalizm kavramını en iyi sentezleyen tasarımcılardan olan Kelly Wearstler “İç mekânı bir heykel olarak görüyorum. Bir hikâye anlatan sanatsal parçalarla bir macera duygusu yaratmak istiyorum” diyor. Bahsi geçen bu macera, Wearstler’ın iç mekânlarını deneyimlediğinizde size ilham veren duyusal bir maceradır. Wearstler, güvenli bölgede dolaşan minimalistlerin aksine sınırlarda dolaşıp renkler ve dokularla cesur bir şekilde dans ediyor. Bu cesur renkleri sanat parçalarıyla ve aksesuarlarla birleştiriyor. Mekânlar, heykelsi objeler ve sanat eserleriyle daha gösterişli hale geliyor. Wearstler, projelerinde odak noktası görevi gören ve heyecan yaratan büyük ölçekli objeler kullanmasıyla tanınır. Konsollar ve masalar narin biblolarla dolu değil, bunun yerine kendi başlarına bir anlamı olan parçalarla donatılmıştır. Devasa ahşap kafalar, metal çivili küreler ve gerçek boyutlu anatomik kalıplar tam olarak Wearstler’ın maksimalist tasarım anlayışını yansıtır. Zıtlıkların birbiri içinde bir uyum yakaladığı bu tasarım anlayışı bize minimalizmin veremediği heyecan uyandıran bir deneyim yaşatıyor.