2025-10-15 17:02:46

Kent yağmuru, kaldırım ve bir ağaç mesafesi

Fulya Akfidan Sevim

15 Ekim 2025, 17:02

“Bir kentin kaldırımları ne kadar yüksekse, gelişmişlik düzeyi o kadar düşüktür” derler.

Peki sizin kaldırımlarınız nasıl?

Yağmur yağdığında su birikintilerinden kaçarken adım atacak yer bulabiliyor musunuz, yoksa suyun akamadığı, ağaç köklerinin nefes alamadığı bir kentte mi yaşıyorsunuz?

Sağlıklı Kentler Birliği’nin çok basit ama çarpıcı bir ölçütü var: “Evinizden çıktıktan sonra 3 metre içinde bir ağaca, 30 metre içinde bir yeşil alana, 300 metre içinde bir parka ulaşabiliyorsanız, sağlıklı bir kentte yaşıyorsunuz demektir.” Kısacası, bir kentin refahı artık kişi başına düşen gelirle değil, kişi başına düşen ağaçla ölçülüyor.

Kentleşmenin hızla arttığı dünyada, doğayla kurduğumuz mesafe büyüdükçe suyla kurduğumuz bağ da zayıflıyor. Yağmur artık bereket değil, altyapısı yetersiz şehirler için bir tehdit haline geliyor. Beton zeminler suyun toprağa sızmasını engelliyor, sel riskini artırıyor ve kentsel ısı adası etkisini güçlendiriyor. Oysa doğa bize çözümü çoktan göstermişti: Suyu yönetmek değil, suyla yaşamayı öğrenmek.

İşte bu anlayışın somut karşılığı yeşil altyapıdır. Yeşil altyapı; parkları, yeşil koridorları, geçirgen yüzeyleri, yağmur bahçelerini, dikey ve çatı bahçelerini bir araya getirerek kentin ekolojik dolaşım sistemini oluşturur. Her biri suyu tutar, filtreler, toprağa kazandırır. Bir yandan taşkınları önlerken diğer yandan mikroiklimi düzenler, karbonu hapseder, yaşam kalitesini artırır.

Bu sistemin önemli bir ayağı yağmur suyu hasadıdır. Çatılardan, kayalıklardan, taşlık alanlardan toplanan yağmur suyu; temizlik, bahçe sulama, yangın söndürme ya da tuvalet rezervuarı gibi alanlarda kullanılabilir. Araştırmalara göre bir hane halkının su ihtiyacının neredeyse yarısı bu yöntemle karşılanabilir. Hem düşük maliyetli hem de kolay uygulanabilir olan bu sistem, küçük bir tanktan büyük bir kente kadar ölçeklenebilir. Böylece her damla su, yeniden yaşam döngüsüne katılır.

Bir adım ötesinde ise “sünger şehir” yaklaşımı vardır. Bu modelde kent, yağmuru yüzeyden uzaklaştırmak yerine emer; toprak, bitki ve geçirgen yüzeylerle onu depolar ve gerektiğinde geri verir. Yani şehir, tıpkı bir sünger gibi nefes alır. Doğadan ilham alan bu yaklaşım, mühendisliği ekolojiyle buluşturur. Suyu kontrol etmek yerine onunla uyum içinde yaşamayı öğretir.

Kentin geleceği; yüksek binalarda, geniş caddelerde ya da beton kanallarda değil, yağmur damlasının toprağa değdiği o ilk anda gizlidir. Kaldırımlar alçalırken, ağaçlara ve suya yaklaşan kentler çoğaldıkça, doğa ile insan arasındaki mesafe değil, bağ güçlenecektir.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.