Sanayi yapıları da depreme hazırlanmalı

GÜNDEM

Deprem kuşağında yer alan Bursa’da afetlere hazırlık konusunda genelde konutlar öncelikli konu olarak ele alınırken, aynı hassasiyetin sanayi yapıları için de gösterilmesi gerekiyor.

Uzmanlar, gereken önlemlerin alınmaması durumunda ciddi kayıpların yaşanabileceği uyarısında bulunarak, bu alanda kapsamlı bir seferberlik ilan edilmesi çağrısında bulunuyor.

Mevcut yapı stokunun önemli bir kısmının yapısal açıdan riskli olduğunu ve bireysel değerlendirmeden daha çok ulaşım, elektrik ve altyapı gibi birçok parametreyi dikkate alarak bir deprem güvenliği değerlendirmesine ihtiyaç olduğunun altını çizen TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Atilla Erdem, "Bu bağlamda ilk aşama olarak yapı stoku envanterinin acilen çıkartılması gerekiyor. Bursa Büyükşehir Belediyesi'ne önerdiğimiz protokolü OSB'lere de öneriyoruz. İMO ile OSB'ler arasında yapı stoku envanter protokolü yapalım ve uzman mühendislerimizle sanayi yapılarının depreme karşı nasıl davranış sergileyeceğini belirleyelim" dedi.

Erdem, “Türkiye'de bir yapının deprem performans raporu hazırlanırken, Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği (TBDY-2018) başta olmak üzere ilgili mevzuat ve standartlara uygun olarak kapsamlı bir değerlendirme süreci izlenmelidir. Bunun yanı sıra "Riskli Bina Tespiti" süreci, Riskli Yapıların Tespit Edilmesine İlişkin olarak Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun (Kanun No. 6306 Kabul Tarihi: 16.05.2012) kapsamında farklı bir değerlendirme yöntemine dayanır. Ancak bu süreç, yapının deprem performansını belirlemeye yönelik detaylı bir analiz değil, yalnızca gözlemsel bir değerlendirme ile yapının riskli olup olmadığını tahmin etmek için kentsel dönüşüm sürecine esas teşkil eden bir raporlama sürecidir. Deprem performans değerlendirmesi konusunda bilinmesi gereken en önemli hususlardan biri, bu raporun yalnızca yetkin ve uzmanlık sahibi inşaat mühendisleri tarafından hazırlanabileceğidir.

Kamuoyunda yanlış yönlendirme yapan ve kendilerini ‘deprem uzmanı’, ‘kentsel dönüşüm uzmanı’ gibi unvanlarla tanıtan kişilerin, bu tür raporları hazırlama yetkisi bulunmamaktadır. Kanunen yalnızca ilgili mühendislik eğitimini almış ve gerekli teknik donanıma sahip inşaat mühendisleri tarafından yapılabilecek olan deprem performans değerlendirmesi, bilimsel ve mühendislik prensiplerine dayanmalıdır. Bu yöntem ön değerlendirme, veri toplama ile başlar yerinde yapılan testler ve ölçümler sonucunda yapının sayısal modellemesi yapıldıktan sonra yapının depreme karşı nasıl davranacağı belirlenir. Bu çerçevede binanın uzman inşaat mühendisleri tarafından performans analizi yapıldıktan sonra çıkan sonuca göre uygunsa güçlendirme yapılması, eğer güçlendirme ekonomik ve teknik olarak uygun değil ise de yıkılıp yeniden projelendirilerek yapılması önerilir” diyerek sözlerini tamamladı.

“Hayati bir güvenlik meselesi”

Bursa'daki sanayi tesislerinin büyük ölçüde şehrin içinde kaldığını ve bu yapıların şehrin daha uzak bölgelerinde konumlandırılması gerektiğini vurgulayan İnşaat Müteahhitleri ve Sanayici İş İnsanları Federasyonu (İMSİFED) Yönetim Kurulu Başkanı Şeref Demir, "Bursa gibi aktif fay hatları üzerinde yer alan şehirlerde sanayi bölgelerinin konumlandırılması yalnızca ekonomik değil aynı zamanda hayati bir güvenlik meselesidir. Sanayi bölgeleri genellikle şehir dışında ve geniş alanlara ihtiyaç duymaktadır, ancak baktığımızda bu alanlar şehrin içinde ve aktif fay hatlarının yakınında yer alıyor. Bu durum hem ekonomik kayıpların büyüklüğünü arttırmakta hem de çevresel ve insani riskleri ciddi şekilde yükseltmektedir. Bu noktada sanayi bölgelerinin deprem riski göz önünde bulundurularak şehir dışına taşınması ya da mevcut yapı stokunun depreme dayanıklı hale getirilmesi arasında stratejik bir tercih yapılması gerekiyor. Sanayi tesislerinin deprem riski düşük, jeoteknik olarak daha güvenli ve yerleşim alanlarından uzak bölgelere taşınması yalnızca afet yönetimi açısından değil aynı zamanda kentsel dönüşüm için büyük rezerv alanlar oluşturulması trafik yoğunluğu ve çevre kirliliğinin azaltılması açısından ciddi bir ihtiyaçtır" şeklinde konuştu.

Geniş kapsamlı ve çok aktörlü süreçlerde koordinasyon, işbirliği ve eşgüdümün önemine vurgu yapan Demir, "Bu bağlamda kamu kurumları, üniversiteler, meslek odaları ve organize sanayi bölgeleri arasında etkin bir işbirliği ve koordinasyon mekanizmasının oluşturulması gerekmektedir. Bu süreçte kamu kurumları uygulanacak politikayı, mevzuatı yasal çerçeve ve tanımlamalarla yol haritasını belirlerken, diğer yandan finansal teşviklerle sanayicileri desteklemelidir. Üniversiteler ve akademik odalar ise bilimsel ve teknik birikimleri ile sürecin her safhasına katkı sunmalıdır. Saha verileri, uygulama pratikleri ile plan ve projelerin uygunluğunu takip ederek sürece ilişkin kamuoyunu bilgilendirmelidir. Sürecinin diğer aktörleri sanayiciler ise taşınma ve güçlendirme kararlarını uygulama noktasında üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir. Yine OSB yönetimleri de firmaların süreci dahil edilmesi, maliyet analizlerinin yapılması ve ortak çözüm geliştirilmesi adına elini taşın altına koymalıdır" ifadelerini kullandı.

“Üç aşamada ele alınmalı”

Deprem riskine hazırlık konusunun deprem öncesi deprem sırası ve deprem sonrası olmak üzere üç aşamada ele alınması gerektiğini söyleyen Bursa Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Beyhan Bayhan ise, "Deprem öncesinde sanayi yapısının depreme dayanıklılığı ortaya konulmalı, ihtiyaç varsa yapısal güçlendirme çalışmaları gerçekleştirilmelidir. Deprem gibi acil bir durum söz konusu olduğunda bu acil durumu yönetecek kişilerin görevlerinin deprem öncesinde net bir şekilde ortaya konulması gerekmektedir. Sanayi yapısı içerisindeki teçhizat ve ekipmanların deprem sırasında devrilip hasar görmesini önlemek amacıyla deprem öncesinde uygun bir şekilde montajı yapılmalıdır. Fabrikalara, kritik işlemleri durduracak, borulardaki gazı kesecek, alarm sistemlerini harekete geçirecek deprem algılama sensörleri yerleştirilmelidir" şeklinde konuştu.

Bayhan, "Deprem esnasında enerji hatlarındaki elektrik ve gaz kesilmelidir. Tesislerde bulunan çalışanlar önceden belirlenen toplama bölgelerinde toplanmalı ve daha sonra tahliye edilmelidir. Sanayi bölgesinde daha önce tesis edilen yangın müdahale ve arama kurtarma ekipleri harekete hazır olmalıdır. Çalışanların tahliyesi için servis organizasyonu yapılmalıdır. Deprem sonrasında ise çalışanların ve ailelerinin sağlık durumunun teyidi önemlidir. Üretimin devamı için çalışanlar ve aileleri için tesislerde yaşam alanları oluşturulmalıdır. En az 3 gün boyunca dışarıya ihtiyaç duymadan barınma, gıda, su ve tuvalet ihtiyacı karşılanabilmelidir. Varsa tedarikçilerden de aynı süreçlerin sağlanması talep edilmelidir" dedi.

Sanayi yapılarının güçlendirilmesinin üretim devam ederken gerçekleştirilmesi gerektiğini belirten Bayhan, "Konut binası gibi yapılarda bina boşaltılarak güçlendirme çalışması yapılabilir ancak sanayi yapılarında üretimin devam etmesi gerektiğinden, güçlendirme ihtiyacı fabrika üretime devam ederken gerçekleştirilebilmelidir. Burkulması önlenmiş çelik çapraz elemanlarla ve sismik sönümlendirici cihazlarla bu mümkün hale gelebilmektedir. Yapının güçlendirilmesinde yapı ve zemin birlikte ele alınmalıdır" ifadelerini kullandı.

Bu süreçte devlet destekleri ve teşviklerinin önemine vurgu yapan Bayhan, “Güçlendirme için yapılan harcamaların kurumlar vergisi matrahından düşülmesi, sanayiciler için güçlü bir teşvik olur. Bu yöntem, bina güçlendirme faaliyetlerini tıpkı Ar-Ge gibi “vergi teşvikli yatırım” sınıfına sokabilir. Ayrıca KOSGEB veya bankalar aracılığıyla düşük faizli ve uzun vadeli krediler sağlanabilir. Geri ödeme süreci 10 yıl gibi uzun bir periyoda yayılabilir. Belirli büyüklükteki işletmelere, güçlendirme projelerinin belli bir yüzdesi (örneğin %30) hibe edilebilir. Bu destek, özellikle yüksek riskli deprem bölgelerinde öncelikli uygulanabilir. Güçlendirme sırasında üretimini durdurmak zorunda kalan firmalar için gelir kaybı tazminatı veya geçici vergi ertelemesi sağlanabilir. Bunların yanında mevcut yapılarda ruhsatlı güçlendirme işlerinin hızlandırılmış süreçle onaylanması ve harç muafiyeti getirilmesi önemli katkı sağlar” diyerek sözlerini noktaladı.

“Sanayiciler desteklenmeli”

Sanayi yapılarının hızlı yapım teknolojisi ve uygun fiyatlı olmasından dolayı büyük ölçüde prefabrik yapılardan oluştuğunu belirten Astaş Yapı Kurucusu İnşaat Mühendisi İsmet Kaan Asrak, riskli yapı stoğunun bir an önce belirlenmesi için il belediyeleri, il çevre ve şehircilik müdürlüğü, mühendislik odaları ve ticaret odalarının ortak bir komisyon kurarak çalışmaları gerektiğini söyledi. Asrak, riskli bina tanımı yapıldıktan sonra yapı test laboratuarlarının da desteğiyle bu yapıların tespit edilmesi gerektiğini vurgularken, teknik üniversitelerden onay alarak çalışmaların sürdürülmesi gerektiğine dikkat çekti.

Ülkemizin ekonomik koşullarının göz önünde bulundurularak sanayicilerin desteklenmesi gerektiğini söyleyen Asrak, ticaret sanayi odalarının ve Çevre Şehircilik Bakanlığı’nın maddi desteklerinin, kamu bankalarının düşük faizli ve uzun vadeli krediler sağlamasının önemli olduğunun altını çizdi.

Askar, “2023’te gerçekleşen Kahramanmaraş depreminde Güneydoğu Bölgesi’nde bir çok fabrikanın prefabrik kirişleri yerinden çıkmış, iş makinelerinin üstüne devrilerek büyük zararlara sebep olmuştur. Biz mühendislerin kabusu benzer şiddette bir depremin Marmara Bölgesi’nde yaşanmasıdır. Zira Bursa’nın ve Marmara Bölgesi’nin gayri safi milli hasılaya katkısı ülkenin toplam değerinin yüzde 80’ini oluşturmaktadır. Şu unutulmamalıdır ki Kahramanmaraş depreminin ülkemize zararı 60 milyar doları aşmıştır. Deprem sonrası sanayinin devamlılığı iş gücü piyasasının devamlılığı ülkemiz için çok önemlidir. Maalesef hükümetimiz ve toplumumuz hem konut hem de sanayi yapılarında güçlendirme ve yeniden dönüşümü göz ardı etmekte dolayısıyla çok hızlı yol alamamaktayız” ifadelerini kullandı.

Yorum yapabilmek için lütfen sitemizden üye girişi yapınız!
Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.