Dünyanın karşı karşıya olduğu çevresel sorunlar, pek çok sektörde olduğu gibi inşaat alanında da değişimleri beraberinde getiriyor. Enerji tüketimi, karbon salımı ve doğal kaynak kullanımı açısından en yüksek etkiye sahip sektörlerden biri olan inşaat sektörü, artık sadece yapı üretmekle değil, doğayla uyumlu, çevreye duyarlı ve uzun ömürlü projeler geliştirmekle de sorumlu. Bu dönüşüm sürecinde sürdürülebilirlik, yalnızca bir tercih değil, kaçınılmaz bir gereklilik olarak öne çıkıyor.
Peki, bu dönüşüm yerel ölçekte nasıl karşılık buluyor? Bursa'daki uzman isimlerle yaptığımız röportajlarda, sektörün mevcut durumunu, karşılaştıkları zorlukları ve geleceğe dair sürdürülebilirlik vizyonlarını konuştuk.
Nurcan Özdemir (EPSA Yalıtım A. Ş. YKB)
EPSA Yalıtım A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Nurcan Özdemir, inşaat sektöründe sürdürülebilirlik odaklı üretimin önemine dikkat çekerek, “Bursa TEKNOSAB ve Eskişehir OSB’deki toplam 30.000 m²’yi aşan tesislerimizde tam otomasyon hatlarla yüksek verimlilik sağlarken, çevre dostu üretim gerçekleştiriyoruz” dedi. Ürün yelpazelerinin EPS levhalardan epoksi zemin kaplamalarına, su yalıtım sistemlerinden beton katkılarına kadar uzandığını belirten Özdemir, “Yeni yatırımlarımızla yalnızca inşaat değil, otomotiv, gıda ve sağlık sektörlerine de teknolojik çözümler sunuyoruz” ifadelerini kullandı. 30’dan fazla ülkeye ihracat yaptıklarını vurgulayan Özdemir, küresel standartlara uygun CE, TSE ve ISO belgeleriyle dünya pazarında yer aldıklarını kaydetti.
“ESKİ YAPILARIN DA YENİLENMESİ GEREKİYOR”
Sıfır emisyonlu binaların artık dünya genelinde standart haline geldiğine dikkat çeken Özdemir, “Yeni binalarda olduğu kadar eski yapıların da yalıtım, pencere sistemleri, mekanik altyapı ve karbon ayak izi açısından yenilenmesi gerekiyor. EPSA olarak biz de bu dönüşüme tam uyum sağlıyoruz” dedi. “Artık yalıtım sadece ısıyı içeride tutmak değil; enerjiyi üretmek, kaynakları korumak ve yapının çevresiyle uyumunu sağlamak anlamına geliyor” diyen Özdemir, geliştirdikleri UV dayanımlı sıvı membranlar ve TS-825’e uyumlu sistemlerle hem enerji tasarrufu sağladıklarını hem de kullanıcıya konforlu, güvenli yaşam alanları sunduklarını belirtti.
“GERİ DÖNÜŞÜM TERCİH DEĞİL ZORUNLULUK”
Sürdürülebilirliğin sadece ürün geliştirme değil, çevresel sorumluluk anlamına da geldiğini belirten Özdemir, “Geri dönüşüm bizim için bir tercih değil, zorunluluk. EPS ve EPP ürünlerin üretim firesinden, sahadan toplanan atıklara kadar her aşamada geri dönüşümü sağlıyoruz” dedi. Enerji maliyetlerinin ve iklim değişikliğinin artık bina tasarımının merkezine yerleştiğini söyleyen Özdemir, “Yeni TS-825 standardı ile birlikte yalıtımı stratejik bir yatırım olarak görüyoruz. Döngüsel ekonomi yaklaşımımızla kaynak israfını önlüyor, karbon ayak izini azaltıyoruz” ifadelerini kullandı. Gelecek vizyonlarına da değinen Özdemir, “EPSA olarak sadece bugünün değil, geleceğin şehirlerine de çözüm sunmak istiyoruz” diyerek sözlerini tamamladı.
Barbaros Onulay (Bursa Çimento Genel Müdürü)
Bursa Çimento’nun sürdürülebilir üretim vizyonunu anlatan Genel Müdür Barbaros Onulay, “Kurulduğumuz 1966 yılından bu yana sadece üretim değil, çevre yönetimi ve sürdürülebilirlik alanlarında da sektöre öncülük ediyoruz” dedi. Türkiye’nin önde gelen entegre çimento üreticileri arasında yer aldıklarını belirten Onulay, “Çimento sektörü doğası gereği enerji yoğun. Bu nedenle çevresel etkileri azaltmak bizim için temel bir sorumluluk” ifadelerini kullandı. Bu kapsamda 2011’de devreye aldıkları ATY (Atıktan Türetilmiş Yakıt) Tesisiyle 590 bin ton atığı enerjiye dönüştürdüklerini vurgulayan Onulay, “Modernizasyon yatırımımızla yüzde 80’e kadar alternatif yakıt kullanımını hedefliyor, emisyon kontrolünü daha da güçlendiriyoruz” diye konuştu.
“DÖNÜŞÜMÜN NET GÖSTERGESİ”
İnşaat sektöründe sürdürülebilirliğin artık kaçınılmaz bir gündem olduğuna dikkat çeken Onulay, “Yeşil bina sertifikaları, karbon ayak izi hesaplamaları ve ESG kriterlerine uygun hareket eden firma sayısının artması bu dönüşümün net göstergesi” dedi. Bursa Çimento olarak bu dönüşüm sürecini yalnızca teknik değil, kurumsal anlamda da benimsediklerini söyleyen Onulay, “Karbon yönetimi stratejimizin merkezinde yer alıyor. Katkılı çimento üretimimizle doğal kaynak kullanımını azaltırken, karbon salımını da düşürüyoruz” açıklamasında bulundu. Yüzde 20’ye varan mineral katkı içeren CEMPRO markalı ürünlerinin, çimento üretiminde yüzde 15’e kadar daha az sera gazı salımını mümkün kıldığını ifade etti.
“ÇEVREYE OLAN SORUMLULUĞUMUZU ÖN PLANDA TUTUYORUZ”
Yenilenebilir enerji kaynakları konusunda da çalışmalarını sürdürdüklerini belirten Onulay, “Biyokütle ve yeşil hidrojen gibi kaynaklarla ilgili fizibilite çalışmalarımız devam ediyor” dedi. 2023 yılı faaliyetlerini kapsayan ilk sürdürülebilirlik raporlarını yayımlamaya hazırlandıklarını belirten Onulay, “Kurumsal kültürümüzü bu dönüşüme göre şekillendiriyoruz. Yerel yönetimler, üniversiteler ve STK’larla ortak projeler yürütüyor; çevreye olan sorumluluğumuzu yalnızca üretimde değil, karar alma süreçlerimizde de ön planda tutuyoruz” ifadelerini kullandı.
Hüseyin Kul (Bars Kimya YKB)
Bursa’da 1985’ten beri edindiğimiz tekstil, müteahhitlik, inşaat malzemeleri üretimi ve uluslararası ticaret alanlarındaki tecrübelerimizin neticesi olarak ortaya çıkarttığımız Bars Kimya markamız ile başta inşaat olmak üzere; karayolları, savunma, tarım ve hayvancılık, denizcilik ve maden sektörü gibi birçok farklı sektöre kimyasal çözüm ürünleri geliştiren, yerli sermaye ile kurulmuş Bursa’daki ilk ve tek kimya Ar-Ge şirketiyiz. Şirketin faaliyet alanının genişliğine dikkat çeken Kul, “Ülkemizde bu alanların hepsine aynı anda ürün geliştirebilen şirket sayısı çok azdır. Örneğin savunma sanayinde Baykar’a ürün geliştirirken öte yandan Akkuyu Nükleer Santrali’ne endüstriyel kimyasallar üretiyoruz” ifadelerini kullandı.
Bars Kimya’nın 32 ülkeye ihracat yaptığını söyleyen Kul, Panama’dan Belçika’ya uzanan ürün portföyleriyle global pazarda da yer aldıklarını vurguladı.
“ÇEVRE DOSTU HAMMADDELER ÖNCELİĞİMİZ”
Sürdürülebilirliğin kendileri için bir tercih değil zorunluluk olduğunu belirten Hüseyin Kul, “Günümüzde inşaat ve yapı malzemeleri sektörü sadece sağlam yapılar ve kaliteli ürünler üretmekle değil, aynı zamanda çevreye karşı sorumlulukla da sınav veriyor. Bars Kimya olarak biz, sürdürülebilirliği bir tercih değil, bir zorunluluk olarak görüyor, buna göre hareket etmeye çalışıyoruz” dedi. Fabrika çatısında elektrik ürettiklerini ve yağmur suyunu üretimde kullandıklarını söyleyen Kul, “Ürünlerimizi geliştirirken düşük karbon ayak izi, geri dönüştürülebilir ambalajlar ve çevre dostu hammaddeleri önceliğimiz haline getiriyoruz. Su bazlı, VOC oranı düşük çözümlerimizle hem çevreye zarar vermeyen hem de yüksek performans sunan ürünler üretiyoruz” ifadelerini kullandı.
“SÜRDÜRÜLEBİLİR ÜRÜNLER MALİYETLİ DEĞİL”
Sektörde sürdürülebilir ürünlerin maliyetli olduğu yönündeki algıya da değinen Kul, “Sektördeki en büyük zorluk, sürdürülebilir ürünlerin ‘maliyetli’ olduğu algısıdır. Oysa biz tam tersini kanıtlıyoruz” dedi. Uzun ömürlü, çok işlevli ürünlerle bakım-onarım maliyetlerini düşürdüklerini ifade eden Kul, bu çevreci ürünleri yatırım olarak gördüklerini söyledi. Gelecek hedeflerini de paylaşan Kul, “Karbon emisyonumuzu daha da azaltmak, yenilenebilir enerjiyle üretim kapasitemizi artırmak ve Türkiye’de olduğu kadar uluslararası arenada da sürdürülebilir kimyasal çözümler denildiğinde ilk akla gelen markalardan olmaktır” diyerek sözlerini tamamladı.
Çiğdem Palalı - Senem Tanju (Sachi Concultancy Kurucu Ortakları)
Sachi Consultancy’nin kuruluş amacını anlatan Çiğdem Palalı, sürdürülebilirliğe bütüncül bir bakış sunduklarını vurguladı. “Kuruluş amacımız, şirketlere ve kurumlara yalnızca günümüzün regülasyonlarına uyum sağlamakta değil, aynı zamanda gelecek için daha dirençli, sorumlu ve rekabetçi iş modelleri geliştirmekte yol göstermektir” diyen Palalı, sanayi, enerji, lojistik, tekstil ve gıda gibi farklı sektörlere sürdürülebilirlik raporlaması, strateji geliştirme ve eğitim hizmetleri sunduklarını belirtti. İnşaat sektöründe ise süreci yalnızca proje bazında değil, tüm değer zinciri boyunca ele aldıklarını ifade ederek, “Enerji verimliliği, malzeme seçimi, atık yönetimi ve çevresel/iş sağlığı güvenliği gibi başlıklarda firmalara sadece danışmanlık değil, aynı zamanda bu uygulamaları içselleştirmelerini sağlayacak bir rehberlik sunuyoruz” dedi.
“BU ALANDA DÖNÜŞÜM KAÇINILMAZ”
Palalı, sahada yaşanan uygulama eksikliklerine de dikkat çekerek, “Karbon ve su ayak izi ölçümleri yeterince yapılmıyor. Atık yönetimi planları projelere erken aşamada entegre edilmiyor. Yeşil bina sertifikasyon süreçleri genellikle projenin sonuna bırakılıyor” şeklinde konuştu. Sosyal sürdürülebilirliğin de eksik ele alındığını belirten Palalı, “Çalışan hakları, iş güvenliği, yerel topluma katkı gibi sosyal unsurlar sistematik bir yaklaşımla ele alınmalı. Sürdürülebilirlik bilinci artsa da, bu alanlarda hâlâ çok yol kat edilmesi gerekiyor” dedi. İnşaat sektörünün çevreye olan doğrudan etkisine vurgu yapan Palalı, bu alanda dönüşümün kaçınılmaz olduğunu vurguladı.
“SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ SAHAYA YANSITIYORUZ”
Sachi Concultancy Kurucu ortaklarından Senem Tanju ise sahadaki uygulamaların nasıl geliştirildiğini şu sözlerle anlattı: “Bizim rolümüz, sürdürülebilirlik stratejisinin kağıt üzerinde kalmamasını sağlamak. Proje başlangıcında uygulanabilir hedefler belirliyoruz. Şantiyede periyodik denetimler yapıyor, raporlama süreçlerini takip ediyoruz. Müteahhitler, alt yükleniciler ve tedarikçilere eğitimler veriyor, kontrol listeleri sunuyoruz.” Uygulamada karşılaşılan teknik veya mali engeller için firmalarla birlikte çözüm ürettiklerini dile getiren Tanju, böylece sürdürülebilirlik yaklaşımının sahaya tam olarak yansıdığını kaydetti.
“KRİTİK BİR ZORUNLULUK”
Önümüzdeki dönem trendlerine dikkat çeken Tanju, “Net sıfır binalar artık bir hedef değil, zorunluluk haline gelecek. BIM ve dijital ikiz gibi teknolojiler sayesinde sürdürülebilirlik daha şeffaf izlenecek. Yeşil finansman destekleri, sürdürülebilir projeler için büyük avantaj sağlayacak. Döngüsel malzeme kullanımı ve iklim risklerine dayanıklı tasarımlar da ön plana çıkacak” dedi. Tanju ayrıca, “Şirketlere uluslararası raporlama standartlarına (GRI, TSRS, ESRS, IFRS S2) uygun raporlamalar sağlıyor, karbon nötr yol haritaları hazırlıyoruz. Sürdürülebilirlik artık çevre odaklı bir tercih değil, firmaların gelecekte ayakta kalabilmesi için kritik bir zorunluluk” ifadelerini kullandı.