Depreme karşı bütün gücümüzle çalışmalıyız

GÜNDEM

Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en acı felaketlerinden Büyük Marmara Depremi’nin 22. yılında, yerel yöneticiler, sektör temsilcileri ve sivil toplum kuruluşu yetkilileri 17 Ağustos’u Konut ve Yapı Gazetesi için değerlendirdi.

17 Ağustos 1999 Depremi’nin yıldönümün 22 yıl dönümünde, Bursa’da ki deprem hazırlıklarını, mevcut yapı stokunun depreme dayanıklılığını ve olası bir depreme daha hazırlıklı olmak için yapılması gereken çalışmaları belediyelere, odalara ve derneklere sorduk.

Alinur AKTAŞ - Büyükşehir Belediye Başkanı

Bursa Büyükşehir Belediyesi TUBİTAK (Marmara Araştırma Merkezi) işbirliği ile tüm Bursa sınırlarını kapsayacak şekilde Deprem Master Planı’nın ilk aşaması olan doğal geri plan kapsamında zemin durumu incelenmiş olup; Bursa İlini etkileyecek fayların takibi ve mekanizmalarının çözümüne yönelik 15 adet deprem izleme istasyonu kurulduk. “Bursa İli Zemin Sınıflaması ve Sismik Tehlike Değerlendirme Projesi” sonucunda; Bursa ili için tehlike yaratabilecek 9 ayrı fay segmenti için Sismik Tehlike Haritaları üretilmiştir. TUBİTAK ile gerçekleştirmiş olduğumuz bu projeyi İstanbul ve Kocaeli’nden sonra yapan üçüncü iliz.

Bu projenin devamı ile Deprem Master Planı’nın geri kalan diğer bileşenlerinden “Yapısal Plan”(bina, yol, köprü, alt yapı vb. bilgilerinin toplanması) ve “Sosyal Planın” (nüfus, gelir, eğitim vb. bilgilerinin toplanması) tamamlanarak tüm verilerin değerlendirilmesi sonucunda mevcut fayların oluşturabileceği senaryo depremler üretilerek “Deprem Risk Haritaları” oluşturulacaktır. Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı (JICA) ile Bursa Büyükşehir Belediyesi arasında yapılması düşünülen “Bursa Büyükşehir Belediyesi Deprem Risk Azaltma ve Önleme Planlama Projesi” ile Japonya’nın afet yönetimi alanındaki bilgi ve deneyimlerinin Bursa’ya aktarılarak afetin yıkıcı etkilerinin azaltılması hedeflenmektedir. Proje kapsamında toplantılar gerçekleştirilmiş olup; 2021’ de proje ile ilgili olarak yol haritasının belirlenmesi için teknik heyetler arasında toplantılar düzenlenmiştir.

Tüm ilçe belediyelerimizden gelen talepler doğrultusunda; planlamaya ve/veya depreme yönelik mikrobölgeleme ile imar planına esas jeolojik-jeoteknik etüt raporlarını yaptık yapmaya da devam edeceğiz. Yapıların depreme dayanıklılığı konusunda Belediyemizce yapılan çalışmalar “Deprem Risk Analizi” kapsamına giriyor. Bilimsel temelli bu çalışmada TÜBİTAK ile yürütülen zemin değerlendirmesini baz alarak yapıların olası bir deprem durumunda nasıl etkileneceğine yönelik kestirimlerde bulunuyoruz. Esasında bir yapının depreme dayanıklı olup olmadığının kesin tespiti, “Riskli Yapı Tespiti” dediğimiz çalışma ile yapılır ki bunun yapılabilmesi için her bir binadan ayrı ayrı karot numunelerinin alınıp laboratuvar testlerine tabi tutulması, bunun raporlanması ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca bu raporun onaylanması gereklidir. Nitekim vatandaşlarımız talep ettikçe bu tespitler yapılmakta ve Bakanlığımızın takibinde işlemleri yürütülmektedir. Takdir edersiniz ki böyle bir çalışmanın bir şehirdeki yüzbinlerce yapı için tek tek yapılamayacağı ortadadır. Ama bu, yapıların risk durumu konusunda kestirimde bulunamayacağımız anlamına gelmiyor. Belediyemizin ilgili birimleri, yapıları belli özellikleri bakımından sınıflayarak genel tablonun ortaya konmasına yetecek veriyi bir araya getirdi. Nedir bu özellikler: Binanın yapım yılı, kullanış amacı, ruhsatlı olup olmadığı, yapım türü (Betonarme, yığma. vs) gibi. Bir yapı ne kadar eskimişse ve ekonomik ömrünü tamamlamışsa, ruhsatsız inşa edilerek mühendislik hizmetlerinden yoksun kalmışsa, yapının içinde depremde mukavemetini olumsuz etkileyecek çeşitli faaliyetler yürütülmüşse veya yığma yapı gibi deprem dayanımı düşük bir metotla yapılmışsa bu yapının risk faktörü de o kadar yüksek oluyor. Yine aynı şekilde, bir yapı öncelikle ruhsatlı ise, yine ne kadar yeni ise (çünkü yeni yapılar güncel deprem yönetmeliklerine göre inşa edilmek zorunda), yapıldığı bölgenin zemini de depreme ne kadar mukavemet gösterebiliyor ise risk faktörü de o kadar düşük oluyor. Vatandaşlarımız ikamet ettikleri yapıların deprem dayanımından tereddüt içinde iseler riskli yapı tespitlerini vakit kaybetmeden yaptırmaları çok önemli.

Belediyemizin bu konuda yaptığı çalışmalar bize gösterdi ki, şehrin ana merkezi diye tabir edebileceğimiz bölgeleri, deprem riskli açısından öncelikle ele alınması gereken yerler. Bu sebeple biz de Belediye olarak öncelikle kentsel dönüşümün uygulanması için bu bölgelere ağırlık veriyoruz. Biz Yalova Yolu güzergahı ve bunun doğu ve batı bölgelerinde, Demiryolu Altı diye bilinen mahallelerde, Merinos’ta, Altıparmak’ta dönüşüm projeleri çalışıyoruz. Osmangazi Belediyemiz Soğanlı’da ve Kükürtlü’de benzer projeleri yürütüyorlar.

Özetle şunu ifade etmek gerekir ki rakam olarak kaç tane yapının riskli olduğunu söylemek yanıltıcı bir bilgiden ibaret olacaktır. Belediyemiz bu şeklideki yapıların yoğunlaştığı sahaları tespit etmiş ve bunların can güvenliğini sağlayacak nitelikli yapılara dönüşmesi için gerekli süreçleri başlatmıştır. İçişleri Bakanlığı (Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı) 2020/2 Nolu Genelgesi doğrultusunda, şehirlerde güvenli bir yaşam sağlamak, afetlerden dolayı oluşabilecek can ve mal kayıplarını azaltmak ve önlemek, kaynakların etkili kullanımını sağlamak, paydaşlar arasında iş birliğini arttırmak, afet sırasında müdahale ve afet sonrasında iyileştirme için yapılan harcamaları azaltmak ve afet risk azaltma bilinci oluşturmak amacıyla İl Afet Risk Azaltma Planı (İRAP) hazırlanmaya başlamıştır.

1-7 Mart Deprem Haftası etkinlikleri kapsamında toplumda deprem bilincini arttırmak amacıyla Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’na (AFAD) yapmış olduğumuz talep doğrultusunda Gezici Deprem Simülasyon Eğitim Tırı’nı Bursa İlimize getirdik. Gezici Deprem Simülasyon Eğitim Tırı’nı ziyaret eden vatandaşlarımıza ülkemizin bir deprem ülkesi olduğu hatırlatılarak, deprem tehlikesinin oluşturacağı riskleri en aza indirmek için deprem öncesi alınması gereken önlemler, deprem sırasında doğru davranış şekli ve deprem sonrasında yapılması gerekenler hakkında bilgiler verildikten sonra 20 saniye süren Deprem Simülasyonu uygulandı. Vatandaşlar Deprem TIR’ına yoğun ilgi gösterdi.

Mustafa DÜNDAR - Osmangazi Belediye Başkanı

Ülkemizi yasa boğan 17 Ağustos depremin unutulmaması ve tekrar aynı acıların yaşanmaması için 2009 yılında yeni bir şehirleşme hamlesi başlattık. Geride kalan 12 yılda yarım milyona yaklaşan insanın yaşamına dokunan büyük bir değişim, gelişim ve dönüşüme imza attık. Osmangazi Belediyesi olarak, deprem gerçeğini göz önünde bulundurarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Hem sahip olduğumuz tarihi mirası, hem de planlı şehirleşmenin önünü açmak amacıyla Türkiye’nin örnek kentsel dönüşüm projesi olan Soğanlı Kentsel Dönüşüm Projesini hayata geçirdik. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da ideal proje olarak gösterdiği zemin artı 5 kat olarak inşa ettiğimiz konutlarda, vatandaşlarımız bugün modern ve güvenli yaşamın keyfini sürüyor. Soğanlı’daki örnek şehirleşme, etap etap devam ediyor. Ranttan uzak, halkın yararına bir dönüşüm gerçekleştirerek, geleceğin sağlam Bursa’sına katkı sağlıyoruz. Hemşehrilerimizin deprem korkusu yaşamadan, güvenli ve sağlıklı binalarda yaşamaları ve Osmangazi'ye yepyeni bir kimlik kazandırmak için dönüşüm gerçekleştiriyoruz. Soğanlı'nın dışında Demirkapı Kentsel Dönüşüm Projesi, Osmangazi Meydanı Kentsel Tasarım Projesi, Hisar Bölgesi Kentsel Tasarım Projesi, Çarşamba Bölgesi, Çekirge Meydanı Kentsel Tasarım Projesi, Demiryolu altı bölgesi gibi birçok bölgede de çalışmalarımız sürüyor.

Deprem kuşağında olan ülkemizde, maalesef son İzmir depreminin ardından deprem gerçeği ile bir kez daha yüzleştik. Depremin ardından afet bölgesinde yapılan hasar tespit çalışmalarında, bazı yapıların bodrum ve zemin katlarındaki iş yerlerinin kolon, kiriş ve deprem perdelerinin yıkılmak veya kırılmak suretiyle, binaların taşıyıcı sistemine zarar verildiği belirlenmişti. Bunun da can ve mal kayıplarını artırdığı tespit edilmişti. Bursa Valiliğimiz de olası bir depremde hasar azaltma çalışmaları yapılması kararı aldı. Alınan bu kararın ardından harekete geçerek, mimar ve mühendis arkadaşlardan oluşan ekipler kurduk. İlçemizdeki market, oto galeri, kafeterya, lokanta, düğün salonu, mobilya mağazası ve benzeri işyerlerinin, taşıyıcı sistemlerinin mimari ve statik projelerine uygun olup olmadığına yönelik kapsamlı denetimlere başladık. Geçtiğimiz Şubat ayında başlayan çalışmalarda, ekiplerimiz ilk olarak büyük marketler, mobilya mağazaları, oto galeri ve düğün salonlarına yönelik denetimler gerçekleştirdi. Bugüne kadar 471 market, 224 oto galeri ve 30 mobilya mağazası olmak üzere toplam 727 işyerinde taşıyıcı sistemlerinin mimari ve statik projelerine uygun olup olmadığına yönelik denetimler gerçekleştirildi. Yapılan denetimlerde eksiklik tespit edilen işletmeler hakkında düzenlenen raporlar, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne teslim edildi. Unutmayalım ki, deprem değil, ihmal ve tedbirsizlik öldürür. Vatandaşlarımızı, bu konuda duyarlı olmaya davet ediyorum.

Oktay YILMAZ - Yıldırım Belediye Başkanı

Bursa birinci derece deprem kuşağında yer alan bir şehir. Bu nedenle her an deprem olacakmış gibi hazırlıklı olmak zorundayız. Ne yazık ki ülkemizin depremlerle ilgili acı tecrübeleri var. Bu tecrübelerden yola çıkarak, AFAD tarafından hazırlanan Türkiye Afet Müdahale Planı’na uygun olarak deprem öncesine ve sonrasına dair hazırlıklarımızı yaptık. Bu planın içinde; depreme hazırlık, afet sonrası müdahale, mevcut durumun iyileştirilmesi, risk ve zararların azaltılması ana başlıkları var. Bu ana başlıklar altında paydaşlarımızla iş birliği içinde çalışarak, ilçemizi depreme hazır hale getirme gayretindeyiz. Elbette önemli olan deprem yaşanmadan, depreme hazır olmak. Bu nedenle deprem öncesine dair hazırlıklara ayrı bir parantez açıyoruz. Yıkılan bir binanın enkazından insan çıkarmaya odaklanmaktan daha çok, binaların nasıl güvenli hale getirileceği hususuna eğiliyoruz.

Yıldırım nüfus olarak büyük, yüz ölçümü olarak ise küçük bir ilçe. Bu nedenle fiziki bir sıkışıklık söz konusu. Bu nedenle depreme yönelik hazırlıkların çok iyi yapılması gerekiyor. Belediye olarak, afetlere yönelik tüm hazırlık, planlama ve çalışmalarımızı AFAD ile koordineli şekilde yürütüyoruz. Olası bir depreme hazırlık kapsamında ilçemizde 203 adet toplanma alanı, 274 adet acil çadır kent alanı, 9 adet çadır kent alanı, 3 adet konteynır kent alanı belirledik. Yine afet sonrası ilçemizde hizmet verecek bir adet sahra hastanesi mevcut. Tüm bu alanlar ile teknik ekipmanların bakım ve altyapı hizmetleri belediyemiz tarafından yapılmaktadır.

Depremle ilgili temel meselemiz bilinç ve farkındalık. Dünyanın çeşitli bölgelerinde çok şiddetli depremler oluyor. Ancak ne bir can kaybı yaşanıyor ne de tek bin bina yıkılıyor. Bu ülkeler uzun yılar ve tecrübeler ve eğitimler neticesinde depremle yaşamayı öğrenmişler. Bizim de her şeyden önce bir deprem ülkesi olduğumuzu kabul etmemiz ve buna uygun hareket etmemiz gerekiyor. Bu açıdan küçük yaşlardan itibaren çocuklarımızda deprem farkındalığı oluşturmalıyız. Yıldırım’da oluşturduğumuz aram kurtarma ekibimiz tarafından; kreşlerde, anaokullarında, ilk ve orta dereceli okullarda, özel eğitim birimlerinde ve mahallelerimizde deprem eğitimleri veriyoruz. Ayrıca bu yıl ilçemizdeki kamu kurumlarında çalışan personellere de afet farkındalık eğitimi verdik. Öte yandan AFAD’la birlikte de eğitim ve farkındalık projeleri gerçekleştiriyoruz.

Deprem doğanın bir gerçeği, bin yıl önce de vardı, bin yıl sonra da olacak. Bize düşen bu gerçeklikle yaşamayı öğrenmektir. Binalarımızı, yollarımızı, okullarımızı, hastanelerimizi deprem gerçeğine uygun şekilde inşa etmeliyiz. Bilim ve teknolojinin tüm nimetlerinden istifade etmeliyiz. Unutmamalıyız ki insanları deprem değil, güvensiz yapılar öldürür. Yıldırım’da da bu bilinçle hareket ediyoruz. Mevlana Mahallesi 7. Etap’ta başlattığımız kentsel dönüşüm projesi ile sağlıksız, depreme dayanıksız binaları yıktık. Bunların yerine güvenli ve depreme dayanıklı binalar yapıyoruz. Hemşehrilerimizin modern ve güvenli yaşam alanlarına kavuşmaları için yoğun gayret gösteriyoruz. Şubat 2023’te Mevlana’da yeni yaşam inşallah başlayacak. İlçemizdeki sağlıksız ve depreme dayanıksız binaların dönüşümü için özel sektöre de kolaylık sağlıyoruz. Şirketler ve vatandaş arasında köprü görevi görüyoruz, belediye olarak dönüşümü hızlandıracak ve kolaylaştıracak adımlar atıyoruz. Elbette kentsel dönüşüm uzun bir süreç. Ancak Mevlana başta olmak üzere örnekler ortay çıktıkça, bu sürecin daha sağlıklı ve hızlı ilerleyeceğine inanıyoruz.

Turgay ERDEM - Nilüfer Belediye Başkanı

Nilüfer Belediyesi deprem öncesi ve sonrası için hazırlıklarını her dönem yapıyor. Deprem öncesine yönelik önemli çalışmalar gerçekleştirdik. Amacımız her kesimin deprem konusunda bilinçli olması ve yerel yönetim olarak deprem öncesinde neler yapabiliriz noktasında uzmanlarla sürekli olarak iş birliği içinde çalışıyoruz. Öncelikle 2017 yılında faaliyete geçirdiğimiz Nilüfer Afet Merkezi’nde deprem öncesine ilişkin birçok çalışma yapıyoruz. Her yıl yaklaşık 5 bin kişiye temel afet bilinci eğitimlerinin verildiği Nilüfer Afet ve Acil Durum Yönetim Merkezi kent için önemli bir merkez.

Nilüfer Belediyesi, afet öncesi önlem ve eğitim çalışmalarının önemini dikkate alarak bu merkezde çalışmalar yapıyor. Haftanın 7 günü merkezimizde halka, temel afet bilinci, depremle yaşam, yangın söndürme ve dumanlı alan tahliyesi gibi konularda eğitimler veriliyor. Eğitime katılanlar ayrıca deprem ve duman simülasyon odalarında uygulamalara katılarak yapılması gerekenleri öğreniyor. Nilüfer Afet ve Acil Durum Yönetim Merkezi’nde bugüne kadar 12 bini aşkın kişiye eğitim verildi. Afet Merkezi’ndeki çalışmalarımız yılın her döneminde devam ediyor. Nilüfer Belediyesi’nin deprem öncesine yönelik yaptığı önemli çalışmalardan biri de uzmanlarla birlikte sürdürülen deprem araştırmaları. Nilüfer’de kurulan Deprem İstasyonlarında Bursa’nın depremselliği bilimsel olarak yakından takip ediliyor.

Deprem Tahmin Projesi kapsamında Nilüfer Belediyesi tarafından faaliyete geçirilen 22 adet istasyonda üretilen Bursa Fayına dair mikro deprem aktivitesi ve Elektrostatik Kayaç Gerginliği verileri, imzalanan iş birliği protokolü kapsamında İstanbul Teknik Üniversitesi Afet Yönetim Enstitüsü bünyesindeki hocalar tarafından takip ediliyor. Akademisyenler elde edilen verilerle ilgili raporları bizimle paylaşıyor.

Nilüfer Belediyesi deprem alanında yapılan bilimsel çalışmalara da destek veriyor. Destek verilen bu çalışmalardan biri de Bursa’da 1855 yılında meydana iki farklı depreme yol açan Bursa fayı ile ilgili araştırmalar. Bursa’da aynı acıların tekrar yaşanmaması adına 2017 yılı Ağustos ayında Bursa Fayının güzergahının belirlenmesi için ilk aletsel çalışma Nilüfer Belediyesi tarafından yaptırıldı. Bu çalışmada elde edilen bulgular, o dönemde çalışmayı yürüten Anadolu Üniversitesi Yer ve Uzay Bilimleri Enstitüsü’nden Berkan Ecevitoğlu başkanlığındaki ekip tarafından ilgili kurullara sunuldu ve veriler dikkate alındı. Daha sonra TÜBİTAK projesi olarak bütün Bursa’da çalışmanın sürdürülmesine karar verildi.

2019 yılında da Nilüfer’den Yenişehir’e kadar saha çalışmaları sürdürüldü ve ilk aşaması tamamlandı. Elde edilen veriler akademisyenlerce değerlendiriliyor. Bu konuda TMMOB Mimarlar ve İnşaat Mühendisleri Odası ile birlikte ortak çalışmalar başlatıldı. Bu çalışmalar sonucunda depreme dayanıklı ve dayanıksız binalarla ilgili sağlıklı verilere ulaşılacaktır. Olası bir deprem sonrası için Nilüfer’de toplanma alanları belirli. Nilüfer’de 85 nokta toplanma yeri olarak Bursa Valiliği tarafından belirlendi. Vatandaşlar bu toplanma alanlarını Nilüfer Belediyesi’nin internet sitesinde yer alan Afet Bilgilendirme Sistemi’nden takip edebilirler.

Nilüfer Belediyesi’nin Afet Bilgilendirme Sistemi bu anlamda önemli bir işleve sahip. Sistem sayesinde, afet sonrası toplanma alanları, geçici iskân-çadır alanları, sivil tahliye yolları, sahra hastanesi yapılacak alanlar ile Nilüfer’de yaşayan engelli bireylerin adres bilgileri akıllı harita üzerinde işlendi.

Nilüfer Belediyesi ayrıca deprem sonrası için ayrıca mahallelerde afet istasyonları oluşturdu. Nilüfer’de, nüfusun yoğun olduğu 30 mahallede taksi durakları yanında bulunan Mahalle Afet İstasyonları’nda olası deprem sonrası kullanılacak ekipmanlar hazır bekletiliyor.
Deprem olduğunda civardaki insanların kullanabileceği basit tahkimat malzemeleri ile battaniye ve benzeri malzemelerin bulunduğu bu istasyonların bakımı her ay yapılıyor. Nilüfer Afet ve Acil Durum Yönetim Merkezi bu anlamda önemli bir işleve sahip. Nilüfer Belediyesi bu merkezde düzenlediği eğitimlerde başta deprem olmak üzere afetler konusunda vatandaşları hem bilinçlendiriyor hem de afet anında yapılması gereken konular hakkında bilgilendiriyor.

Mehmet ALBAYRAK - İMO Bursa Şubesi Başkanı

1999 yılından bu yana kaçak yapılaşmaya karşı yeterli mücadele ve kararlılık gösterilemedi. Mühendislik hizmeti almamış yapılarımız ve eski yapı stokumuz hala dönüştürülmüş değil. Deprem ülkesi olan Türkiye’de her yaşanan acının ardından yeni bir düzenleme veya yasa çıkartılıyor. Fakat sorun kanunlar ve yasalar değil uygulama. Yeterli denetim yapılmadığı ve uygulamada kararlılık sağlamadığımız sürece bu acıları yaşamaya devam edeceğiz. Depreme hazırlık konusunda da 17 Ağustos’un ardından gösterilen hassasiyet giderek azaldı. Bu süreç içerisinde 6306 sayılı Afet Riski Altında Bulunan Alanların Dönüştürülmesi Yasası ile kentsel dönüşümün başlayacağı ve riskli yapı stokundan kurtulacağımız düşünüldü. Geldiğimiz noktada bir arpa boyu yol almış değiliz. Kaçak yapılaşma ile mücadelede kararlılık için öncelikle İmar Barışı gibi uygulamaların tekrarlanmaması gerekli. Türkiye’de 1948 yılından itibaren 15 kez İmar Affı çıkartıldı ve ne yazık ki bu aflar kaçak yapılaşma için teşvik edici oldu.

Toplumumuz açısından baktığımızda yeni bir depreme ne yazık ki hazır değil. Deprem sonrası toplanma alanlarımız plan değişiklikleri ile yapılaşmaya kurban gitti. Bursa’da deprem sonrası toplanma alanları ile ilgili vatandaşlarımızın yeterli bilgisi yok. İzmir Depremi’nin ardından bunu bir kez daha gördük. Türkiye’de nüfusun en yoğun olduğu bölgede yaşanacak depremin hasarını ve felaketin boyutunu tahmin bile etmekte zorlanıyoruz. Acil olarak tespit, planlama ve dönüşüm çalışmalarına başlamalıyız.

Risklerimizi belirlemeden, yol haritamızı çizip planlamamızı yapmadan sonuca ulaşmamız mümkün değil. Bu durumla yıllardır mücadele ediyoruz ve ne yazık ki konuşmaktan öteye gidemedik. Enkazlar kaldırıldığında konuşulanlar unutulmamalı bir hafta sonra aynı duruma gelmemeliyiz. Toplumun bilincini arttırmalıyız. İletişim çağında, teknolojik gelişmelerle birlikte vatandaşlarımıza ulaşmak zor almasa gerek. Biz İMO Bursa Şubesi olarak deneyimlerimizi ve bilgimizi aktarmak için her zaman devletimizin ve yerel yöneticilerimizin yanındayız.

Şirin Rodoplu ŞİMŞEK - Mimarlar Odası Bursa Şubesi Başkanı:

Bursa’da depreme yönelik çalışmaların çoğu deprem anı veya sonrasını kapsayacak düzeyde kalmakta, önemli oranda güvensiz yapılardan oluşan kentimizin sağlıklaştırılması için bilimin ve tekniğin öngördüğü şekilde bütün ve kalıcı bir planlama sürecine geçilememektedir.

Yıllardır yasalarda ve yönetmeliklerimizde birtakım düzenlemeler yapılıyor; deprem çalışmaları için Kamu kurum niteliğinde birlikler, ekipler kuruldu ancak hazırlıklarda yeterli seviyeye gelinemedi.

Çok yakın tarihte Bursa’da ‘imar barışı’ uygulamasıyla depreme dayanıksız ve olası depremde yıkılacak çok büyük bir yapı stoku bir nevi resmiyet ve dokunulmazlık kazandı. Bir yandan uygun yönetmeliklere göre ruhsatlandırmayı ve denetlemeyi uygulamaya çalışırken bir yandan eski yapı stoku için böylesine bir uygulamaya müsaade etmek birinci derece deprem riski taşıyan kentimiz ve ülkemiz için birbirine tamamen zıt iki yaklaşım oldu.

*İmar affından yararlanan tüm yapılar mühendislik hizmeti almamış varsayılmalı ve depreme dayanımı yönünden yeniden incelenmelidir.

*İstisnai durumlar dışında, her şantiye şefi sadece bir şantiyede tam zamanlı olarak görevlendirilmeli, bu görevi yerine getirecek kişilerin ilgili meslek odalarınca verilen eğitimlere katılıp belgelendirilmeleri zorunlu tutulmalıdır. Şantiye şefleri TMMOB tarafından belirlenen mühendislik asgari ücretinin altında çalıştırılmamalı, hak ve ücretleri yasal güvenceye alınmalıdır ki işine sahip çıksın.

* Yapı stoku envanteri oluşturulmalı ve Yapı Güvenliğinin Deprem. Riski Açısından Değerlendirilerek bir an önce güvenli hale getirilmelidir.

*Deprme dayanıksız olduğunu kabul ettiğimiz çöküntü bölgelerinin dönüşümü için Kentsel Dönüşüm Master Planları yapılmalı ve dönüşümlerin mekân düzeyinde değil sosyal, ekonomik ve mekânsal gelişme anlayışıyla bütüncül planlama ile yapılması sağlanmalıdır.

*Yapı denetimi sisteminin aksayan tarafları TMMOB ve bağlı Odalar, üniversiteler ve ilgili kesimlerin katılımıyla belirlenmeli ve düzeltilmelidir.

*Mühendislik Mimarlık fakültelerinde verilen eğitimde nitelik, kontenjan fazlalığı ve benzer nedenlerle her geçen gün düşmektedir. Kontenjan azaltma çalışmalarına ivedilikle başlanmalı, altyapı imkanları yetersiz olan bazı üniversitelerdeki bölümler kapatılmalıdır.

*Halkın güvenli yaşam hakkının korunması için işlerin Odaları tarafından eğitilen ve belgelendirilen Yetkili Mühendis/Mimar/Şehir Plancıları eliyle yapılması sağlanmalıdır.

*Deprem konusunda denetleyici ve uygulayıcı rolü olan kamunun teknik anlamda güçlü kılınması için, kamuda yetersiz olan mimar, mühendis ve şehir plancısı sayısının artırılması gerekmektedir.

Odaların üyelerini denetlemesi, sicillerini tutması, mesleki faaliyetlerinin kayıt altına alması, "imzacılıkla" ve sahte mühendis ve mimarlarla mücadelesi güvenli yapı üretiminin önemli bir parçasıdır. Dolayısıyla mesleki ve kamusal görevlerini sağlıkla yapabilmeleri için ruhsat vb. süreçlerde TMMOB ve bağlı Odaların da, kamu/özel sektör projelerini denetlemesi zorunluluk haline gelmelidir.

Depremlere karşı bütünlüklü, sağlıklı, insanca bir yaşam ve çevre için, ülkemizin yeni büyük sosyal afetler, sosyal yıkımlar yaşamaması için gereken önlemlerin ivedilikle alınması, yapı denetimi uygulamasını yönlendiren kararlar ve ilgili tüm mevzuatın, TMMOB ve bağlı Odalar, üniversiteler ve ilgili kesimlerin katılımıyla düzenlenmelidir.

Engin ER - Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şube Başkanı

2012 yılında yürürlüğe giren 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun ile sözde deprem zararlarını azaltmaya çare olarak sunulan kentsel dönüşüm projelerinin (!) asıl olarak rantsal dönüşüme hizmet ettiği, riskli alanlar ve yapılar için sonuç alıcı uygulamaların gerçekleştirilmediği bu alanlar zaman ilerledikçe daha da tehlikeli hale gelmiştir. Kentsel dönüşüm alanları olması gerekenden çok uzakta, artık dönüşemez hale gelen kimliksiz ve güvenliksiz yapı stoklarına dönüşmüş ve dönüşmektedir. Bütün bu olumsuz gelişmeler ortadayken, uygulanan “imar affı” ile; kıyı alanları, tarım arazileri, meralar, orman alanları, dere yatakları, içme suyu havzaları ile tarihi, doğal, arkeolojik sit alanları üzerine inşa edilen kaçak ve mevzuata uygun olmayan bina ve tesisler dâhil olmak üzere, ayrıcalıklı imar hakları verilerek her biri bir “kent ve çevre suçu” niteliğinde yükselen yapılar yasallaştırılmıştır.

“İmar Barışı” adı altında topluma sunulan bu kaçak yapılaşma affı ile, denetimsiz, mühendislik hizmeti almamış yapılar yasal hale getirilmiş, bugüne kadar sınırlı da olsa deprem güvenliği için atılmış olan tüm adımlar boşa çıkartılmıştır. Bu yasal kılıf, ülkede inşa edilmiş bulunan yapıları depreme karşı güvenlikli hale getirmemiş, tam aksine doğa olaylarının afete dönüşerek pek çok insanın hayatını kaybetmesinin zemini hazırlanmıştır. Yağan yağmur sonucu meydana gelen taşkınlarda, Bursa’mız da ve Karadeniz’de jeolojik–jeoteknik çalışmaların göz ardı edilmesinin neticesinde, dere yatakları içine yapılmış çok sayıdaki kaçak yapının can kayıplarına sebep olması bunun açık göstergelerinden biridir. Deprem riski altında olan ülkemizde uyarılar dikkate alınmadığı için doğa olayları hala afete dönüşmeye devam etmektedir. Gerekli dersler çıkarılarak planlı ve afet güvenliği yüksek yerleşimler için gereksinim duyulan kurumsal, hukuksal ve ekonomik önlemleri ivedilikle almak gibi bir düşünce içine maalesef girilemedi. Kalitesiz ve plansız yapılaşma ile jeolojik ve jeoteknik faktörler göz ardı edilerek yapılan yer seçimlerinin acı sonuçlarını, bugüne kadar defalarca yaşadık.

Ovaların yerleşime açılması, sağlıklı kentleşme ve güvenli yapılaşma sürecinde temel yanlışı oluşturmaktadır. Bu konuda Belediyelerimize büyük işler düşmektedir. Güvenli yapılaşmanın üç temel boyutu bulunmaktadır. Birincisi şehir planlama kriterlerine uygun yer seçimi, ikincisi yapılarda tüm mühendislik ve mimarlık hizmetlerinin yerine getirilmiş olması, üçüncüsü ise yapı malzemelerin kaliteli seçimi ve bütün bunların kontrolüdür.

Şehirleşme açısından Bursa’nın şu anda deprem olgusuna hazır olmadığı görülmektedir. Bir deprem sonrası gereksinim duyulacak olan boş alanlar ve alternatif yolların bulunmaması nedeniyle deprem sırasında oluşabilecek hasarın boyutu daha da büyüyecektir. Bursa ovasında yapılaşmadan kaçınılması gerekmektedir. Yeni yerleşim yerlerinin yapılaşmaya açılmasında göz önünde alınacak kriterlerin en önemlilerinden bir tanesi jeolojik-jeoteknik etütler olup, bu etütler bilimsel ölçütler ve standartlar kapsamında gerçekleştirilmelidir.

Günümüz afet yönetim ilkeleri ve dünya genelinde gördüğümüz iyi uygulamalar afet risk yönetiminin çok paydaşlı ve çok katılımlı mekanizmalarla başarıya ulaştığını göstermektedir. Bu noktada, ilgili kurumlarımız ve yönetim erkini elinde bulunduran karar vericiler vatandaşlarımızın afetlere karşı güvenliğinin sağlanması noktasında birinci derecede sorumludurlar. Maalesef bu sorumluluk çerçevesinde yeterli çalışmalar yapılmamakta, başlanmış çalışmalar da bitirilememektedir. Örneğin planlama ve yapılaşma açısından yüzey faylanması tehlikelerinin değerlendirmesi yapılmamış ve önemsenmemiştir. Düne kadar fay hatlarını belediye meclisi kararlarıyla yerini değiştiren belediyeleri biliyorduk, bugünse bakanlığın çıkardığı yönetmeliklere uymayan kendi kafasına veya yorumuna göre uygulama yapan belediyeleri de maalesef görüyoruz.

Depremin ülkemizde kaçınılmaz bir yaşam gerçeği olduğu bilinmektedir. Bu nedenle bireylerin yaşam mekânlarını teknik denetimden geçirerek sonuçlarını uygulamaları; Kent yöneticilerinin de kamu ve toplu yaşam alanlarında bu denetimlerin yapılmasını sağlayarak can ve mal güvenliğinin en üst konumda koruma altına almaları sorumluluklarının gereğidir.

Afet gerçeğinden hareketle, afet tehlike haritaları, mikro bölgeleme, jeolojik-jeoteknik etütlerin, her türlü planlamada temel girdi olarak ele alınmalıdır. Bugün, 1999 öncesine göre kentlerimiz depremlere karşı daha güvenli değildir. Afet risklerini azaltmaya yönelik ulusal afet politikaları hala oluşturulup uygulamaya geçilmemiştir. Yerel idarelerde maalesef bir bütünlük bulunmamaktadır. Gerek hükümet bazında gerekse yerel idareler bazında birçok çalışmalar yapılmış fakat bugün için yapılan bazı yanlış uygulamalar devam etmektedir. Öncelikle planlama bazında Bursa özeline bakarsak da 1/100.000 lik planların onaylanmamış olmasını bir eksilik olarak söyleyebiliriz. Yapı denetim kanununda açıklıkları göz ardı edemeyiz. Belediyelerin depremsellik anlamında reorganizasyona ihtiyaçları vardır. Aktif fay hatlarının şehir planlamasında dikkate alınmamasını önemli bir eksiklik olarak söyleyebiliriz. Kentsel dönüşümde parsel bazında uygulamalar yanlıştır ve bütüncül bakış açısından yoksundur. Halkın afet bilinci ve afetlerle mücadele kültürünün geliştirilmesi için gerekli ve yeterli çaba gösterilmemiştir. Asıl amaç depremin hasarlarına en etkin müdahale etmek değil, hasarı önleyecek çalışmalar yapmak olmalıdır.

Mustafa ANDIÇ - İMSİAD YK Başkanı

Hepimizi derinden yaralayan üzücü yangın haberlerini aldığımız şu günlerde, gönlümüz de aklımızda, yangınlarda kaybettiğimiz yurttaşlarımızda, yitip giden tüm canlılarda, evini barkını kaybeden insanlarımızda. Ölenlere rahmet yakınlarına sabır, Milletimize başsağlığı diliyoruz. Bir daha böylesi yangınlarda ülkemizin ciğerlerini kaybetmemesini temenni ediyoruz.

Ülkemizi etkileyen her doğal afetin istisnasız önlenmesi özel önem ister. Bu yangın faciası, doğal afetler konusundaki sicilimize eklenmiş son hane olsa da ülkemizi etkilemiş önceki doğal afetlerle birlikte değerlendirilmesi önem arz etmektedir. Şöyle ki, 28 Temmuz tarihinden bu yana süren yangınlarda toplum olarak yaşadığımız üzüntü ve endişe hafızamızda tazeliğini korumaktadır. Bir de 17 Ağustos 1999 tarihinde yaşadığımız deprem afetini hatırlamanızı isterim. Yerleşim yerlerinde gerçekleşen bu deprem, binlerce evi yıkmış, binlerce yuvadan sevdiklerini koparmıştır. Bir deprem ülkesi olan ülkemizi bekleyen depremin büyüklüğü tartışmalı olsa da gerçekleşme olasılığı bile hepimizi haklı olarak endişeye sevk etmektedir. O yüzden orman yangınlarını tartışıyorken, tüm doğal afetlere hazır bir Türkiye için hepimiz elimizi taşın altına koymalıyız.

Her parçası ayrı ayrı değerli olan tüm illerimiz gibi Bursa’mızda, maalesef deprem riski altındadır. Kuzey Anadolu Fayı’nın aktif kolları ile sarıldığı belirtilen Bursa’mız, deprem dayanımı düşük yapılaşma nedeniyle deprem tehlikesine daha da açıktır. Burada olası bir depremin Bursa’da büyüklüğü ve yaratabileceği hasarı hesaplamak mümkün olsa da aslında deprem dayanımı yüksek bir yapılaşma ile artık ülkemiz ve Bursa’mızda depremde yıkılma tehlikesi yaşanmayacak bir yapılaşma için neler yapmalıyız sorusu büyük önem taşımaktadır.

Deprem ve doğal afetlere karşı dayanıklı yapı kalitesine ulaşmak için henüz yolun başında olduğumuz kesinse de kat ettiğimiz olumlu mesafenin de dikkatlerden kaçmamasını rica ediyorum. İMSİAD Üyelerimiz her biri resmi izinler çerçevesinde güncel mevzuata uyan yapılaşmalarıyla, Bursa’mızda kaliteli yapılaşma çıtasını gün geçtikçe daha yukarılara çıkarma gayretindedirler. Ülkemiz ve Bursa’mız için daima iyinin iyisini isteyen bizler, bu çıtanın daha yukarılara çıkarılması için devletimizin kentsel dönüşüme gerek maddi gerekse insan kaynağı olarak muhakkak kaynak ayırmasını özellikle önemli görüyoruz.

Bizler özel sektöre inşaat yapan müteahhitler olarak, dün olduğu gibi, bugün ve yarın da ülkemizin kanayan yarası olan en öncelikli kentsel sorunumuz olan kentsel dönüşümün bir milli güvenlik sorunu olarak görülmesi gerektiğine inanıyoruz. Ayrıca depreme hazır bir Türkiye ve Bursa için kentsel dönüşüm konusunda, her şeyi devletten bekleme lüksümüzün olmadığının da bilinciyle, devletimizin öncülüğünde daha aktif rol almak istiyoruz. Bunun içinde özel sektör olarak bizlerin de artık parsel ya da ada bazında değilde çok daha büyük alanlarda yaşayan halkımızı güvenli konutlara kavuşturabilmemiz için, TOKİ’ye sağlanan olanaklarının aynı büyüklüklerde iş yapacak olan özel sektöre de yapı denetim kontrolleri çerçevesinde sağlanmasının, kentsel dönüşümde devletimizin yükünü biraz olsun azaltabileceğine inanmaktayız. Yoksa ülkemizde ve Bursa’mızda kentsel dönüşüm gerektiren alanlar ile halihazırda dönüşümü tamamlanmış alanlar arasındaki makasın ne zaman kapanacağı, bu esnada olası bir depremin olabilir mi gibi sorular yanıt beklemektedir.

Tabi burada 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un kentsel dönüşüm yaparak, kat maliklerini depreme karşı güvenli konutlara kavuşturacak olan müteahhitlere ve dolayısıyla hak sahiplerine sağladığı bazı hak ve muafiyetler yasada yerleri olmasına rağmen, fiiliyatta uygulanmamaktadır. Ülkemizde özlenen kentsel dönüşüme 1999’dan bu yana bir türlü ulaşmamamızın nedenlerinden biri budur. Bu nedenle, kentsel dönüşüm yasasının müteahhitlere ve vatandaşlara sağladığı hak ve muafiyetlerin fiiliyata geçmesi, ülkemizi özlenen yapı kalitesine biraz daha yaklaştırabilecektir.

Yine ülkemizde özlenen yapı kalitesine ulaşmak için İMSİAD olarak, AR-GE Komisyonumuz bünyesinde, ülkemizde deprem bölgesi olan illerimizdeki 100 yatak ve üzeri olan hastanelerde zorunlu olan sismik izolatörlü güvenli yapılaşmanın, başta okullar olmak üzere yaygınlaştırılması için Deprem İzolasyon çalıştayı gerçekleştirdik. İthal ikame sağlayabilmek için yerli sanayimizin de bu ileri teknoloji ürünü teknolojileri geliştirmeye sevkedilmeleri gerektiğini belirttik. Ayrıca art germeli bina yapım teknolojisini üreten yerli firmaların fuar stantlarını gezdik, onları İMSİAD’da misafir ettik. Ancak bu tür yapı kalitesini yükseltecek unsurların vatandaşlarımızın satın alma tercihlerinde yeterince üst sıralarda olmaması nedeniyle özel sektörde kullanımları sınırlı kalmaktadır. Burada devletimizin bu tür yapı kalitesini oldukça arttıran ürünlerin kullanılması durumunda, toplumsal hazır oluşluk sağlanana kadar da olsa, müteahhitlerimize ve vatandaşlarımıza ilave destekler vermesi tek çıkış yoludur.

Yorum yapabilmek için lütfen sitemizden üye girişi yapınız!
Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.