Haber: Sibel Öztopçu
Başkan Nazlıcan Çetin, Yön. Krl. Üyeleri Kadriye Caner, Emma Berna Güler ve Ezgi Çobanoğulları, Bursa’da yeni nesil şehircilik anlayışını yaygınlaştırıp kentsel ve kırsal alanların potansiyelini ortaya çıkararak, bu alanların çağın gerektirdiği yeniliklerle donatılmasını sağlamak amacıyla çalışmalar yapacaklarını kaydettiler.
“ŞEHİRLERİ DAHA YAŞANABİLİR KILMAYI HEDEFLİYORUZ”
Nazlıcan Çetin (Yeni Nesil Şehircilik Derneği YKB)
Ben Nazlıcan Çetin. 2023 yılında Bursa Teknik Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümünden mezun oldum. Şu anda İstanbul Teknik Üniversitesi'nde şehir planlama yüksek lisansıma devam ediyorum. Yaklaşık iki yıldır İnovasyon, Girişimcilik Eğitim ve Araştırma Derneği bünyesinde Avrupa Birliği projeleri yazıyor ve uyguluyorum. Ayrıca Ekim 2024’te arkadaşlarımla birlikte, birlikte projeler yürüttüğümüz ekip arkadaşlarımızla "Yeni Nesil Şehircilik Derneği"ni kurduk. Yaklaşık bir yıldır da aktif şekilde bu dernek çatısı altında çalışmalar yürütüyoruz. Dernekte şu anda yönetim kurulu başkanlığı görevini yürütüyorum ve projeler tarafında da aktif rol alıyorum. Derneğimizin temel amacı, kırsal ve kentsel alanların çağın ihtiyaçlarına uygun şekilde, yenilikçi ve sürdürülebilir çözümlerle geliştirilmesini sağlamak. Planlama çok dinamik ve çok disiplinli bir alan; doğruları zamana ve duruma göre değişebiliyor. Bu nedenle biz de şehircilik anlayışına yeni bakış açıları kazandırmak istiyoruz. Temel bileşenlerimiz yenilikçilik, sürdürülebilirlik, eğitim, katılımcılık ve dinamizm. Şehir plancılığı yalnızca teknik bir alan değil; sosyal bütünleşme ile anlam kazanıyor. Bu yüzden disiplinler arası bir yaklaşımla geleceğin şehirlerini bugünden inşa etmeyi hedefliyoruz.
Yeni Nesil Şehircilik Derneği olarak şu ana kadar çalıştaylar, kongreler ve farkındalık etkinlikleri düzenledik. Özellikle teknoloji entegrasyonu üzerine yoğunlaşıyoruz. XR, VR, AR gibi dijital çözümleri şehir planlama farkındalığında kullanarak farklılık yaratmayı hedefliyoruz. Belediyelerle, akademik kurumlarla ve diğer STK'larla ortak projeler yürütüyoruz. Bursa’daki iki belediyeyle aktif işbirliği halindeyiz. Ayrıca Bursa Teknik Üniversitesi öğrencileriyle birlikte akademik projeler geliştiriyor, öğrencileri sürece dahil ediyoruz.
Şehir plancılığı, sadece imar planı çizmekten ibaret değil. İçinde sosyoloji, ekonomi, tarım, ulaşım, barınma gibi birçok dinamiği barındırıyor. Biz bu çok yönlü yapının farkındayız ve toplumda şehir plancılığına dair farkındalığı artırmayı hedefliyoruz. Mezun olduktan sonra kendi mesleğimizin tanıtım eksikliği nedeniyle birçok zorluk yaşadık. Bu yüzden hem mesleğimizi anlatmak hem de şehircilik alanında yeni çözümler üretmek için bu derneği kurduk. Disiplinler arası bir anlayışla; mühendis, psikolog, sosyolog gibi farklı mesleklerden insanlarla birlikte şehirleri nasıl daha yaşanabilir hale getirebiliriz diye düşünüyoruz. Biz sabit kalıplar yerine, deneyerek öğrenmeyi ve geliştirmeyi seçiyoruz. Ne yapabileceğimizi keşfetmek, sınırlarımızı görmek ve topluma katkı sağlamak en önemli hedefimiz. Farkındalık çalışmalarımızı sosyal medya ve yerel etkinlikler aracılığıyla sürdürüyoruz. Kurucu üyelerimizin tamamı kadın şehir plancısı; ancak derneğimiz tüm disiplinlere açık ve katılımcı bir yapıdadır.
“BURSA’NIN DOĞAL ALANLARI KORUNMALI”
Emma Berna Güler (Yeni Nesil Şehircilik Derneği YKÜ)
2023 yılında Bursa Teknik Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nden mezun oldum. Üniversite yıllarım boyunca gönüllü olarak çeşitli kamu kuruluşlarında ve sivil toplum kuruluşlarında görev aldım. Mezuniyetimin ardından Bursa Planlama Ajansı’nda çalışmaya başladım. Yeni nesil şehircilik kavramı üzerine konuşacak olursak; bu kavram yalnızca fiziksel mekânların düzenlenmesiyle sınırlı değil. Aynı zamanda kent yaşamının adil, dirençli, katılımcı ve çevreyle uyumlu bir biçimde yeniden tasarlanmasını hedefliyor. Bursa özelinde bu kavram; kentin çok katmanlı tarihsel mirası, dağ-ova-deniz ile bütünleşik coğrafi konumu ve çok kültürlü yapısıyla şekilleniyor.
Bursa’nın ilçelerine baktığımızda; Osmangazi’de yoğun bir tarihi doku söz konusu. Yıldırım ve Kestel bölgelerinde ise fazlaca dış göç almış alanlar bulunuyor ve bu bölgelerde çarpık kentleşme göze çarpıyor. Nilüfer'de daha düzenli bir yapılaşma gözlenmesine rağmen, zemin sıvılaşma riski yüksek bölgelerde yüksek katlı yapılaşmalar mevcut. Tüm bu yapılar bir yandan tarihsel derinliği temsil ederken diğer yandan sanayi ve göçle birlikte sürekli dönüşen bir kent profili oluşturuyor. Yeni nesil şehircilik perspektifiyle Bursa’da tarihsel dokunun korunması, ekolojik koridorların güçlendirilmesi, kültürel çeşitliliğin mekânsal temsili, kamusal alanların demokratikleşmesi ve iklim dostu ulaşım sistemlerine destek verilmesi gereklidir. Şu an aktif olarak iklim değişikliği üzerine projeler yürütüyoruz. Doğal ve kültürel alanlarımız, örneğin Ulubat ve İznik gölleri, korunması gereken önemli değerlerimiz. Ancak bu alanları kirleten unsurlar da oldukça fazla ve bu sorunlara karşı etkili çözümler üretmek zorundayız.
Bu noktada sivil toplum kuruluşlarının çok önemli bir rolü olduğunu düşünüyorum. Kentsel dönüşüm projeleri bağlamında ise sadece fiziksel yapılar değil, sosyal dokunun da dönüşmesi gerektiğini savunuyoruz. Çünkü bir binayı yıkıp yeniden yapmak yeterli değil; orada yaşayan bireylerin o mekâna aidiyetini sürdürebilmesi gerekiyor. Kent hakkı ve kentlilik bilinci kavramları burada ön plana çıkıyor. Dönüşüm projelerinde insanlar kendi haklarını bilmeli, gerektiğinde yanlış planlamalara karşı ses çıkarabilmelidir. Bursa'nın doğayla iç içe olması büyük bir avantaj. Orman alanları, kent merkezinden kaçış noktaları olarak önemli. Ancak bu alanlar da gün geçtikçe yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Biz Yeni Nesil Şehircilik Derneği olarak bu konularda bir ses olmaya çalışıyoruz ve umarım bu ses zamanla daha da güçlenir.
Son olarak; hızlı kentleşme ve parça bazlı planlama uygulamaları Bursa’nın doğa ve kültür açısından zengin potansiyelinin bütüncül bir şekilde değerlendirilmesinin önünde bir engel teşkil ediyor. Yeşil alanlar ya fonksiyonel olarak değiştiriliyor ya da kullanım olanakları sınırlanıyor. Biz bu durumun önüne geçmek amacıyla mevcut yeşil alan ağlarını birleştirmeye ve mikro ölçekte başlayarak büyük ölçekte ekolojik bağlantıları yeniden canlandırmayı hedefleyen stratejiler üzerinde çalışıyoruz. Bu kapsamda Bursa’daki bir yarışmaya iklim ve yeşil alanlar temalı projemizle katıldık. İkinci turda elenmiş olsak da geliştirdiğimiz fikirlerin arkasındayız ve çalışmalarımıza bu yönde devam ediyoruz.
“GENÇLER KENTLİ OLMANIN DEĞERİNİ ANLAMALI”
Kadriye Caner (Yeni Nesil Şehircilik Derneği YKÜ)
Şehir ve bölge planlama mezunuyum. Şu an aktif olarak bir yerde çalışmıyorum, dernekte görev alıyorum. Bence, özellikle Bursa özelinde gençlerin şehir planlama süreçlerine katılımı yeterli seviyede değil. Çünkü kendimizi ifade edebileceğimiz, uygulama yapıp kendimizi kanıtlayabileceğimiz alanlar kısıtlı. Okulda gördüğümüz gibi, örneğin ben bir yıldır mezunum, iki yıldır mezunum ve dışarıdan bir şehir plancısı olarak kendimizi dahil edebileceğimiz alanlar oldukça kısıtlıydı Bursa’da. Gençlerin katılımı sadece geleceğin kentlerini şekillendirmek için değil, aynı zamanda mevcut süreçlere yenilikçi, eleştirel ve yaratıcı katkılar sunmak için önemli. Sahada ya da derneğimizin düzenlediği toplantılarda gençlerde bu tür cesaret ve fikirleri görüyoruz. "Siz yapabiliyorsanız biz de yapabiliriz" anlayışı hakim.
Klasik planlamanın yanı sıra, planlamanın daha çözümleyici yollarının olduğunu ve gençlerin bunları uygulayabileceğini düşünüyoruz. Bunun için iletişimde kalmaya çalışıyoruz, öğrencilerle fikir alışverişinde bulunuyoruz; neleri geliştirebiliriz, onlara nasıl katkı sunabiliriz diye. Projelerde ve günlük hayatta birbirimize nasıl yardımcı olabiliriz üzerinde çalışıyoruz. Hatta şu an fikir aşamasında olan projelerimiz var ve ileride daha çok iş birliği yapmayı hedefliyoruz. Burada bütüncül bakmak gerekiyor; gençlerin katılımı için önce gençlerin şehir planlamayı benimsemesi lazım. Hepimizin yaşadığı süreçte, okurken böyle güzel şeylerden bahsetsek de, bir yandan bölümden ayrılma isteği olabiliyor. Çünkü işin yükü ağır ve doğru çözümün ne olduğu belirsiz. Bu da gençleri zorlayan bir durum.
Ayrıca, ülkemizde şehir planlama bölümleri giderek artıyor ve bu bölümler kapanmayacağı için her yıl çok sayıda mezun oluyor. Ancak mezun olanların bir kısmı meslekten kopuyor. Bu yüzden mesleki adaptasyon ve tamamlayıcı eğitimler şart. Bu sayede meslekteki gençleri tutabiliriz. Onları tutarsak, mesleğe olan ilgi de artar. Bursa’da gençlerin sürece katılımı son dönemde artmaya başladı, ancak bu hareketliliğin öğrencilere de yansıtılması gerekiyor. Kamu kurumları, STK’lar ve odalar öğrencilere yönelik projeler geliştirmeli. Birden fazla kurumun birlikte hareket etmesi, gençlerin katılımını artırabilir. Şu an Bursa’daki etkinliklerde daha fazla şehir plancısı öğrencisi yer alıyor, bu güzel bir gelişme.
Biz dernek olarak bu süreci destekliyoruz ve gençlerin daha aktif katılımı için çalışmalar yapıyoruz. Çünkü Bursa, deprem bölgesi olarak şehir plancılarına ciddi ihtiyaç duyuyor. Mesleğimiz çok önemli; mimarlarla, mühendislerle, peyzaj mimarlarıyla birlikte çalışıyoruz, tam ortada bir köprü gibiyiz. İsmimiz giderek daha çok duyuluyor ve ileride daha fazla karşılaşacağız. Ayrıca planlama bölümü mezunlarının sadece şehir plancısı olarak kalması gerekmediğini düşünüyorum. Örneğin dernekte grafik tasarımı yapan, proje yöneticiliği üstlenen arkadaşlarımız var. Çünkü planlama; yönetim, takım çalışması ve zaman planlaması gibi çok yönlü beceriler kazandırıyor. Bu yüzden mezun olduktan sonra farklı alanlara yönelebiliriz.
Gençlerin umutsuzluğa kapılmasına gerek yok. Nerede olmak istediğinizi bilir ve kendinizi o alanda geliştirirseniz önünüz açılır. Kent planlama multidisipliner olduğu için, birçok alana dokunuyoruz. Örneğin bir arkadaşımız belediyenin yazılım altyapısını sağlayarak kente katkıda bulunuyor. Kentli olmanın değerini bilmemiz lazım. Ülkemizde yakın zamanda deprem yaşadık ve bu bilince hızlı adapte olmalıyız. Talep oluşturmazsak, yerel yönetimler harekete geçmekte zorlanır. Bu yüzden kentli olarak sesimizi çıkarmamız şart. Son olarak gençlere, özellikle öğrencilerimize kentli olmayı benimsemeleri gerektiğini söylemek istiyorum. Mesleğimiz siyasetin içinde yer alıyor ama biz siyasi kaygılarla değil, halk için çalışıyoruz. Gençlerin de bu cesareti göstermesi önemli.
“TEKNOLOJİYİ ENTEGRE EDEREK SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR KENT YARATILABİLİR”
Ezgi Çobanoğulları (Yeni Nesil Şehircilik Derneği YKÜ)
Bursa Teknik Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama mezunuyum ve şu anda BELSİS şirketinde iş geliştirme uzman yardımcısı olarak çalışıyorum. Aynı zamanda Bursa Teknik Üniversitesi Kentsel Tasarım Anabilim Dalı'nda yüksek lisans öğrencisiyim. Bunun yanı sıra ikinci üniversite kapsamında coğrafya bilgi sistemleri ve yönetim bilgi sistemleri alanlarında kendimi geliştirmeye devam ediyorum. Yazılım alanında da adımlar atıyorum diyebilirim.
Bursa’nın tarihi dokusunu konuştuğumuzda, şehir sadece Türkiye’de değil, dünya çapında tarihi açıdan çok önemli bir yere sahip. Osmanlı’nın ilk başkenti olması, İpek Yolu üzerinde bulunması, hanları, hamamları ve diğer tarihi yapılarının yanında doğal mirası da Bursa’nın değerini artırıyor. Bursa’yı tarihi ve doğal yapısından ayrı düşünmek mümkün değil. Modernleşme ise Bursa için kaçınılmaz ve çok gerekli. Bursa, büyüyen ve İstanbul’la yarışabilecek potansiyele sahip büyük bir şehir. Ancak Türkiye’de sıklıkla yapılan bir hata, modernleşme ile tarihi dokunun birlikte yürüyebileceği gerçeğinin göz ardı edilmesi. Oysa Avrupa ülkelerinde, hem tarihi dokunun korunması hem de modern binaların inşası bir arada başarıyla gerçekleştiriliyor. Fakat bizde bu durum ne yazık ki henüz yeterince gelişmiş değil.
Bana göre, şehir plancısı gözüyle bakıldığında, bu sorunu aşmanın yolu işin bilimsel yanını göz ardı etmemek. Tarihi dokuyu korumak önemli ama öncelikle korunması gereken yerlerin bilimsel yöntemlerle, özellikle coğrafi bilgi sistemleri kullanılarak tespit edilmesi gerekir. Mimarların bu süreçte ön planda olması, tespit edilen alanların kanunlar ve yasalarla korunması, gerekirse restore edilip uzun vadeli kullanıma açılması çok önemli. Korumadan kastımız, orayı olduğu gibi bırakmak değil, halkın katılımıyla birlikte yaşanabilir hale getirmektir. Örneğin elimizde tarihi bir bina varsa, onu restore edip işlevsel hale getirmek, hem dokuyu korumak hem de kullanıma açmak gerekir. Böylece binayı sadece müze ya da turistik alan olarak değil, kamu binası gibi işlevsel bir alan olarak değerlendirebiliriz. Pancarda Kuzu örneği bunun güzel bir örneği. Endüstriyel tasarım alanında kamu binası olarak açılan bu yer, hem tarihi hem kentsel kimlik açısından mahalleye büyük katkı sağladı. Bursa’da kentsel dönüşümde başarılı örneklerden biri de tarihi hanlar bölgesinde gerçekleşen değişimdir. Burası artık sadece geçiş yapılan bir alan olmaktan çıkıp, yürürken tarihi hissedebileceğimiz bir mekâna dönüştü. Böyle dönüşümler mümkündür.
Bursa’nın geleceği için dört temel başlık üzerinde durabiliriz: İlk olarak yeni yapıların eskiye zarar vermeyecek şekilde tasarlanması ve büyük zıtlıkların önlenmesi gerekiyor. Burada sadece mimari yapılar değil, aynı zamanda o bölgedeki sosyal ve kültürel yapılar da dikkate alınmalı. Çünkü mevcutta yaşayan insanların sosyal dinamikleri, kültürel alışkanlıkları korunmalı. Örneğin, o mahallede yaşayanların günlük rutinleri, pazarları ve ibadetleri göz önünde bulundurulmalı. İkinci olarak kentsel tasarımda geçiş alanlarının iyi planlanması önemli. Bazı yeni yapılanma alanları kentin mevcut siluetini bozuyor. Bu yüzden kültürel alanların yakınlarında yumuşak geçiş alanları oluşturmak gerekiyor. Üçüncü olarak, koruma kararları alınırken halkın da sürece dahil edilmesi gerekir. Katılımcılık, kentsel dönüşümde en önemli faktörlerden biridir. Son olarak da teknolojinin, özellikle dijital haritalama ve izleme sistemlerinin etkin kullanımı şarttır. Bilimsel veriler olmadan kontrol ve koruma süreçleri zorlaşır.
Bursa’da sadece kent merkezi değil, kırsal alanlarda da korunması gereken çok sayıda kültürel miras alanı var. Cuma’lı, Kızık ve Misi gibi yerler hem tarihsel hem kültürel açıdan çok değerli. Ancak buralarda ticaretin ön plana çıkması ve halkın yönlendirilmemesi nedeniyle kültürel asimilasyon yaşanıyor. Bu noktada sosyal yapıların da iyi yönetilmesi gerekiyor. Mevzuat ve yönetmelikler koruma için çok detaylı kurallar belirlemiş olsa da, biz göç alan bir ülkeyiz ve Bursa’da da yoğun bir göç var. Bu nedenle, kültür ile mekan arasındaki sosyal bağın çok güçlü kurulması gerekiyor ki sürdürülebilirlik sağlansın. Modernleşmeye geçmeden önce bu bağın güçlendirilmesi şart. Deprem gibi sebeplerle yer değiştiren insanların yerine yeni kültürler oluşuyor, bu da kent kimliğinin zayıflamasına neden oluyor. Örneğin Bursa’da tarih bilinci eksik. Genç nesil ya da göçmenler, tarihi mekanların önemini bilmiyor. Bu yüzden koruma ile modernleşme politikaları birlikte ele alınmalı ve kentsel bir benlik oluşturulmalı.
Ayrıca, Bursa’nın yeşil alanları da giderek terk ediliyor. Tarihsel olarak işlevsel ve halkın kullandığı parklar artık gözardı ediliyor. Mevcut modernleşme sürecinde bu alanların da korunması ve tekrar işlev kazandırılması gerekiyor. Akıllı şehir politikaları açısından Bursa oldukça uygun bir kent. Güçlü sanayisi, gelişen tarımı ve hızla artan nüfusuyla ulaşım, enerji, çevre yönetimi gibi alanlarda akıllı çözümlere ihtiyaç duyuluyor. Zaten birçok uygulama başladı; ulaşımda ödeme sistemleri, mobil güzergah takibi, hava kalitesi sensörleri, akıllı sulama ve park yeri yönlendirme gibi. Ancak bu uygulamalar şu an parçalı ve entegrasyondan yoksun.
Biz şehir plancıları olarak, bütüncül bir planlama yaklaşımına ihtiyacımız olduğunu düşünüyoruz. Uygulamaların entegre edilmesi, birbirini destekleyecek şekilde çalışması, veri toplama ve analiz süreçlerinin geliştirilmesi gerekiyor. Trafik performansı, karbon emisyonları, vatandaşların teknoloji kullanımı gibi veriler stratejik planlar için temel oluşturmalı. Bursa’da dijitalleşme potansiyeli yüksek ve doğru adımlarla daha yaşanabilir, kontrol edilebilir bir kent haline gelebilir. Biz yenilisi şehircilik olarak da bu sürece insan odaklı, kapsayıcı ve katılımcı yaklaşımla katkı sağlamaya çalışıyoruz. Bu kapsamda Avrupa Birliği destekli “İnenerji” projemiz var; enerji dönüşümünün adil ve kapsayıcı olmasını hedefliyoruz.
Akıllı şehircilik sadece teknoloji kullanımı değil, aynı zamanda toplulukların bilinçlendirilmesi ve aktif katılımını da içeriyor. Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin Akıllı Şehircilik birimi, dijital haritalama, IoT sensörleri ve metaverse gibi yenilikçi teknolojilerle önemli adımlar attı. Ancak halkın bu teknolojileri nasıl kullanacağı ve entegre olacağı konusunda farkındalık artırılmalı. Bursa sadece şehir değil, akıllı köy kavramıyla da desteklenmeli. Toplumsal bilinçlendirme gerekli. Yerel halkın katılımıyla sürdürülebilir ve entegre akıllı şehir politikaları geliştirilmeli. Bursa, Türkiye’de bu alanda öncü şehirlerden biri ve bu potansiyel doğru kullanılırsa gelecekte çok daha iyi noktalara gelebilir.