banner94

banner77

banner69

banner88

Tarihe hayat veren adam

Mimar Ufuk Toktaş, tarihi aydınlatmaya devam ediyor

RÖPORTAJ 26.08.2013, 10:17 26.08.2013, 10:17
Tarihe hayat veren adam
banner66
İmza attığı birçok restorasyon projesiyle dikkat çeken Mimar Ufuk Toktaş,  tarihe hayat vermeye devam ediyor. Toktaş, 2013’ün Piray Mimarlık için ‘Müze Yılı’ olduğunu ifade ediyor.



Başta Bursa olmak üzere tüm Türkiye’de hatta yurtdışında hayata geçirdiği projelerle adını duyuran Mimar Ufuk Toktaş, üniversite yıllarından bu yana birlikte çalıştığı ortağı Oğuz Telci ile birlikte birbirinden değerli çalışmaları hayata geçirmeye devam ediyor. Yıldız Teknik Üniversitesi mezunu olan Mimar Ufuk Toktaş ile, Bursa’yı, projelerini, mimarlık mesleğinin geldiği son noktayı ve gelecek hedeflerini konuştuk. 2013 yılının kendileri için ‘Müze Yılı’ olarak devam ettiğini vurgulayan Toktaş, başta Sarıkamış Harekatı Müzesi olmak üzere tarihi yeniden ayağa kaldıracak çok özel çalışmalarını Konut ve Yapı okuyucuları için anlattı.



Mimar Ufuk Toktaş’ı tanımak isteriz. Günlük hayatınızda neler yaparsınız? İlgi alanlarınız nelerdir?



En büyük hobim ortağım. Ortağımla uğraşmayı çok seviyorum. Hakikaten böyle. Onu kızdırmak, onun beni kızdırması. Ofisimizde gerçekten bir ev havası vardır diyebilirim. Futbol ile de ilgileniyorum. İyi bir futbol izleyicisiyimdir. Gezmeyi de çok severim. Özellikle seyahat planlamaya bayılırım. O planlama kısmı, gezmekten daha heyecanlı ve zevklidir bizde. Planda kalmıyor. Gezi işi bende masada kalabilir ama ortağımda kalmayacağı kesin. Konu gezmek olduğunda ortağımın üzerine kimseyi tanımam. Çantasını alır ve çıkar gider.



Piray Mimarlık ve Ufuk Toktaş ismini medyada pek duymuyoruz. Sebebi nedir?



Bizim yaptığımız işleri aslında Bursalılar pek bilmiyor. Biz sokakta rahat etmek istiyoruz. Fazla gündeme geldiğinizde, insanlar başka şeyler sorgulamaya başlıyor. Bursa küçük bir yer. Dönüşümüm mönüşüm diyoruz ya; Bursa’nın yüzde 80’i çöplük aslında. Türkiye’nin yüzde 65’i-70’i de çöplük tabi. Çok fazla öne çıkmayı sevmiyoruz. Daha çok aile inşaatçısı, mimarı olarak kalmayı seçtik. Gece hayatı falan da olmayınca güzel oluyor.



Gerek Türkiye’de gerekse de uluslararası alanda birçok projeye imza atan bir mimar olarak Bursa’nın mimar i durumunu nasıl değerlendirirsiniz?



2-3 sene önce Barcelona’ya gittik. Geçenlerde de bir yakınım Barcelona’ya gitti ve ona caddeleri, sokakları ve gitmesi gereken yerleri tarif ettim. Sonra şaşırdık. Bunu tarif edebiliyorsak dedik ki o kadar planlı ve güzel bir şehir yapmışlar ki kim giderse gitsin, tarif edebilir. Mesleğimizle, kendi yeteneğimizle pek alakası yok bu durumun. Her şey o kadar net ki Barcelona, Bursa gibi Türkiye’nin birçok şehri gibi değil. Bizim tarihi eserlerden başka gösterecek hiçbir mimarimiz yok biliyor musunuz? Bazı şehirlere bazı yapıları görmek, sokakları ve caddeleri görmek için oraya gidiyorsunuz. Bursa’da bizim Hanlar Bölgesi’nin haricinde nereyi gösterebiliriz? Bizim yurtdışından gelen stajyerlerimiz var. Bosna’dan, ABD’den… Biz bir mimarlık bürosuyuz diyoruz. Bizi araştırmış, bulmuş ve Osmanlı’nın başşehrinde staj yapacağım demiş, gelmişler. Biz, bu geleceğin mimarlarına Hanlar Bölgesi’ni gösteriyoruz.  Tamam, bu bir gurur kaynağı ama bizim başka bir şey daha göstermemiz gerekmiyor mu?



Şehrin en önemli gündem maddesi de kentsel dönüşüm. Bu konu hakkında da mutlaka söyleyecekleriniz olacaktır.



Yıldırım’a bakıyoruz; inanılmaz kopyala-yapıştır projeler var. Aynı şekilde Büyükşehir Belediyesi’nin bugünkü yönetiminin Doğanbey’den kalan bir kamburu var. Bir de ilk dönüşmesi gereken kentin bölümü Nilüfer Belediyesi sınırlarında kalan alan olduğunu düşünüyorum. Altını çiziyorum; ilk dönüşmesi gereken yer Nilüfer’dir. Çünkü bu kadar kopyala-yapıştırın yapıldığı ve birbirini tekrar eden yapıların olduğu başka bir şehir yapısı yoktur. TOKİ birinci sıradaysa Bursa’da, ikinci sırada da Nilüfer vardır. Kesinlikle dönüşmesi lazım! Çünkü diğer tarafların dönüşecek hali kalmamış. Nilüfer’in neyini örnek veriyoruz? Birbirine benzeyen bir sürü yapı var. Nilüfer Belediyesi’nin zihniyetinin değişmesi lazım! Nilüfer’e geldiğinizde duvarlar arasına sıkışmış semtçiklerden, birbirini tekrar eden yapılardan, kopyala-yapıştır bir mimariyle karşılaşıyoruz. Bu tamamen belediyenin bugüne kadarki tüm belediyelerdeki gibi “hayır yapamazsın”, “hayır olmaz”, “maksimum şu kadar ve minimum bu kadar yapabilirsin” zihniyetinden kaynaklanan, tasarım özgürlüğünü kısıtlayıcı bir imar mevzuatı ve plan notlarıyla bu noktaya gelmiştir. Diğer belediyeler de bu konuda Nilüfer’den aşağı kalmaz. Ancak Osmangazi Belediyesi çok bilimsel bir çalışma yürütüyor kentsel dönüşümde. Ne kadar destek bulur bilemiyorum ama destek bulursa iyi şeyler elde ederiz.



Ufuk Toktaş’a göre ülkemizde mimari gelişim ne durumda?



Her Türk gencinin şunu bilmesi lazım; bu toprakların çocuklarının teknoloji olarak geri kalmışlığı söz konusu olabilir, bilimsel olarak geri kalmışlık olabilir fakat mimarlık mesleğiyle ilgili hep öncü olmuşuzdur. Bu kadar öncünün olduğu bu toprakların bu halde olması bizi rahatsız ediyor. İnsana bir şey gösteremiyorsunuz. Hâlâ ecdadımızın yaptıklarını sunuyoruz. Son dönemlerde son derece yetenekli ve umut verici mimar arkadaşlarımız var. Bursa için bu yetenekli arkadaşlarımızın sayısı 9’u geçmez ama bu kent için bu sayı çok iyi ve yeter ki bu arkadaşlara şans verilsin. Bu jenerasyondan çok umutluyum. Yeter ki bu statükocu zihniyet buralarda 15-20 yıl görev yapıp, hiçbir iş yapmayıp, tasarım özgürlüklerini kısıtlayıcı bir kafa yapısıyla ortaya çıkmasın. Mimarlık 3 boyutludur. Dördünce ve beşinci boyular, ses, koku, doku gelmeye başladığında mimarlık, mimarlık olmaya başlıyor. Biz mimarlığı plan yapmak, plan dediğimizde de plan 2 boyuttur ve eni ile boyu vardır. 3’üncü boyuta kalktığınızda hacim olur. Biz hâlâ imar planlarımızı alan olarak tasarlıyoruz. Buraya yapılacak hacmin büyüklüğü konusunda ne olması gerektiğini konusunda, plan yapılması gerekirken, dünyanın bu konuda ileriye gitmiş şehirleri artık hacim tasarlıyor. Sen buraya ancak bu kadar hacim kapatabilirsin, bu kadar kütle yaparsın, istersen yatay, istersen düşey, istersen yerin altında, ne yaparsan yap diyebileceğimiz planlarımız olursa, bu yetenekteki arkadaşlarımıza da bu şans verilirse, çok daha güzel şeyler çıkacaktır. “Miş gibi” yapmayı çok seviyoruz. Herkes “Miş gibi” yapıyor. Bu mimarlığın en kötü örneklerindendir. Taklit etmenin daha üst halidir bu durum.



Piray Mimarlık olarak ne tarz projeler yapıyorsunuz? Mimarlık hayatınız boyunca sizin için yeri ayrı olan bir proje muhakkak vardır. Bu projeden bahsedebilir misiniz?



Bugünlerde manevi olarak çok değerli bir projeyle ilgileniyoruz. Sarıkamış Harekatı’nın müzesini yapıyoruz. Geçen ay Sarıkamış’taydık. 2 Karadenizli genç olarak biz hep şunu sorduk; bizim orada o dönemlerde vatan uğruna can vermiş hiç şehit yok mu? Meğer hepsi Sarıkamış’ta şehit olmuş. Biz bunu yeni öğrendik. Eskişehir’de Cumhuriyet Tarihi Müzesi yaptık. Çok özel bir işti. Şimdi Sarıkamış Harekâtı ve Ermeni Mezalimi Müzesi’ni bir arada yapıyoruz. Bursa’da “Göç Müzesi” çalışmalarımız var. Kısacası 2013 bizim için “Müze Yılı” olacak. Müze tekniği bizim mesleğimizde en uç noktalardan biridir. Müze işinde bilgisayar ortamına çok hâkim olmak gerekir ve bu da benim çok uzak olduğum bir konu. Burada ortağım devreye giriyor. Ben hâlâ eskizimi elle yaparım ama ortağım, bilgisayar ile olan kısmını yapar.  Ortak olmanın güzel kısmı da bu olsa gerek.



Biraz da Çarşamba Pazarı projesini anlatabilir misiniz?



Çarşamba Pazar Yeri Projesi çok ses getirdi. Çünkü yeni bir çatı kaplaması kazandı Türkiye. Bu kaplama da seramik. Kalebodur firması bu projeye özel çalıştı. Yeni projelerimizde de farklı ve ses getirecek şeyler yapmayı düşünüyoruz. Şimdi Uludağ’da da bir projemiz var. Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın Uludağ Yönetim Merkezleri projelerini hazırlıyoruz. Yaklaşık 1 yıldır sürüyor. Hem kayak merkezi olacak, hem kongre merkezi olacak. Orman ve Su İşler Bakanlığı burayı çok önemsiyor. Bizim bir de eski eser grubumuz var. 1999 yılından beri bu konuyla uğraşıyoruz. Eski eser konusundaki referanslarımız kitap olacak durumda. Belki birkaç sene sonra bunları birer yayın haline dönüştürmeyi düşünürüz. Kara Harp Okulu’ndan İstanbul Boğazı’ndaki Ayazma Camii ’ine kadar, çok özel konaklardan çok yalın eski sanayi yapılarına kadar (Fabrika-ı Hümayun gibi). Bursa’da bu konuda da çok duyulmadık. Söyleşinin başında da dediğimi gibi biz ön plana çıkmayı çok sevmiyoruz.



Bursa’da daha önce yaptığınız projeler nelerdir? Örnek verebilir misiniz?



Faruk Saraç Tasarım Meslek Yüksekokulu yani Fabrika-ı Hümayun, kentteki en önemli projelerimizden biridir. Bursa Teknik Üniversitesi’nin kampüsünü tasarladık. İnşaatı başlıyor. Elmas Kule projemiz var. Bursa’nın en önemli kulelerinden biri olacak. Yeni Büyükşehir Belediye Binası’nın karşısında olacak bu proje. Akpınar Pazar Alanı var. Balibey Han var. Ertaş Çarşısı’nın projesi bize aittir. Bu proje çok etkili bir proje oldu ve devamı gelecek. Emirsultan Meydanı da bizim projemizdir. Fethiye İlköğretim Okulu var. Bu proje ender rastlanacak bir projedir. İçerisinde bir ağaç olduğu için kurula gitmek durumundaydı. Bu yüzden tip proje yapamadılar. Buraya özel proje yapılmak durumunda kalındı ve bize geldik bu proje. Fethiye İlköğretim Okulu başka bir dünya oldu. Okul müdürünün heyecanını görmek için kendisini ziyarete gidebilirsiniz.



Yurtdışı projelerinizde son durum nedir?



Bizim merkezimiz Bursa ama Üsküp’te de projemiz var, Kars’ta da projemiz var, Irak’ta da projemiz var. Özellikle Üsküp’te yaptığımız çok önemli bir iş. Üsküp’te İslam Araştırmaları Enstitüsü yapıyoruz. Bu proje Dışişleri Bakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu’nun projesidir. Bunun en önemli saç ayağı da Bursa Büyükşehir Belediyesi’dir. Bütün projelerini Bursa Büyükşehir Belediyesi yaptırıyor. Oraya II. Abdülhamit döneminden kalan bir bina için gittik. Yaptığımız arşiv araştırmalarında ise 3 tane binanın olduğu ortaya çıktı. Çok da güzel oldu. İçinde butik oteli de konferans salonu da olan çok güzel bir proje olacak. Oradaki Müslüman toplumunun kullanımına özel bir merkez olacak.



5 sene sonra kendinizi nerede görmek istersiniz? Hedeflerini öğrenebilir miyiz?



Emekli olmayı düşünüyorum. Özellikle ortağımla bu konu hakkında ciddi ciddi düşünüyoruz. 41 yaşındayım. Etrafımda emekli insanlar görüyorum ve çok özeniyorum. Ortağım da ben de memur çocuklarıyız. Bizim bazı konularda hırslarımız yok. Birileri meclis üyesi oluyor, bilmem nereye üye oluyor, “miş gibi” yapıyor, bizi de oraya çekmek istiyorlar. Ancak biz oraya ait insanlar değiliz. Biz başka bir dünyadayız. Onların dünyası bizim dünyamız değil. Kısacası materyalizm bizim dünyamız değil. Bizim için maneviyat tek amaç. Bursaspor ile bir şampiyonlar ligi maceramın olmasını isterim.



Biz bu güne kadar kopyala-yapıştır yapamadık. Kopyala-yapıştır yapmak demek çok para kazanmak demektir. Çünkü yapılmışı var ve aynısını alıp o arsaya yerleştirebilirsiniz. Biz bunu yapamadığımız için çok para kazanamadık ama çok bereketli para kazandık.  
Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için lütfen üye girişi yapınız!
banner100
22°
açık
banner61
banner62
banner92
banner89